27 Mart 2017 Pazartesi

Üst Aklı Tanımak


Dünyada sürüp giden ve ardı arkası gelmeyen karışıklıklar, çekişmeler, çatışmalar ve savaşlar, Peygamberimiz (sav)’in bildirdiği şekilde, ahir zamanda, yani dünyanın son döneminde mutlaka gerçekleşecek olan olaylardır. Fakat Allah, dünyadaki her olayı sebeplere bağımlı yarattığı gibi dünyanın son zamanındaki kargaşa ortamını da belirli sebeplere bağlı olarak yaratmıştır. Bunun için deccal var olmalı, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmalı ve iyi ve kötünün mücadelesi mutlaka gerçekleşmelidir. Ahir zamanda yaşanacak Altın Çağ, deccalin yenildiği, yıkım içindeki dünyanın Hz. Mehdi (as) ile bulu
şarak birlikte kurtuluşa erdiği bir zaman olacaktır. Yüce Allah’ın bir müjdesi olan bu Altın Çağ ise çok yakındır.
idd 005 Flag England Map “Üst Aklı” Tanımakİngiliz derin devleti, geçmişten beri kurguladığı senaryolarını sistematik bir şekilde hayata geçirmiştir. Bugün yaşanan tüm zorlu olaylar, bu ürkütücü senaryoların hayata geçirilmesinin bir sonucudur. Bu derin yapılanma, Hz. Mehdi (as)’ın zuhur zamanına yaklaşıldığını çok iyi bilmekte ve şeytani uygulamalarını özellikle bu dönemde yoğunlaştırmaktadır. Felaketler, yıkımlar, savaşlar ve ekonomik krizlerle Hz. Mehdi (as)’ın çıkışını engelleyeceğini sanmaktadır. Oysa, Hz. Mehdi (as)’ın gelişi kaderdedir. Kaderde olacak olanı ise engelleyebilecek yoktur.İyi ile kötünün mücadelesinin başlangıcı çok eskidir. Deccali sistem, çeşitli vesileler ve yöntemlerle iş başına gelmiş, insanları doğru yoldan saptırmak, bozguna uğratmak ve onlara öldürmeyi, nefreti, öfkeyi, mutsuzluğu ve sevgisizliği öğretmek için şeytanlarını kullanmıştır. Gizli ve şeytani yöntemlerle karanlıklar içinden çıkan ve sürekli olarak “üst akıl” olarak zikredilen bu deccali yapı, İngiliz derin devletidir.
Elinizdeki kitap, İngiliz derin devletinin gelişim aşamalarını anlatmakta ve özellikle Osmanlı ve İslam alemi üzerindeki oyunlarını gözler önüne sermektedir. Geçmişte yaşanan ve bir imparatorluğun yıkımına ve İslam aleminin parçalanmasına sebep olan bu oyunların bilinmesi, bugün yaşadığımız dünyayı daha iyi anlamamız için büyük önem taşımaktadır. Ayrıca İngiliz derin devletinin, tarih boyunca en büyük hedeflerinden biri İngiliz halkı ve İngiliz devleti olmuştur. Bu derin yapılanmanın bu amaçla, İngiliz bayrağına ve İngiliz Parlamentosu’na zarar vermeyi hedeflediği çok iyi bilinmelidir. Bunu vurgulamak için sitede özellikle İngiliz Bayrağı ve İngiliz Parlamentosu resimlerine yer verilmiştir.
Bu site boyunca verilen detaylar iyi incelenmeli ve sitenin amacı iyi anlaşılmalıdır. Sitenin eleştiri konusu kesinlikle İngiliz devleti, İngiliz hükümeti, İngiliz bayrağı veya İngiliz halkı değildir. İngiliz halkı, değerli, kaliteli ve dost bir halktır. Burada vurgu yapılan unsur, İngiliz halkı da dahil olmak üzere tüm dünyaya bela getirmiş olan karanlık yapıdır. Bu deccali yapı, tüm deccali sistemler gibi elbette yıkılmaya ve yok olmaya mahkumdur. Fakat deccali yakından tanımak, yöntemlerini iyi tespit etmek ve ilmi mücadeleyi buna uygun yapmak bizim sorumluluğumuzdur. Sonunda galip gelecek olanlar, kuşkusuz Allah’ın taraftarlarıdır.
Kim Allah’ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)
idd 014 London England “Üst Aklı” Tanımak

Derin Mafya Örgütlenmesinin Gelişimi

İngiliz derin devleti, uzun bir geçmişe dayanan ateist masonik bir yapılanmadır. Hedefi, dünya çapında din karşıtı deccali fikir sistemini yaygınlaştırmak ve İngiltere’yi tüm dünyanın hakimi bir devlet haline getirmektir. İngiliz derin devletinin mensupları tarih boyunca, gizli kimlikleriyle bu sinsi sistemi devam ettirmiş ve bütün dünyada hakimiyet kurabilmek için karanlık yöntemlere başvurmuşlardır. Kimi zaman çeşitli devletleri içten içe ele geçirmiş, devletlerin hukuk sistemine, askeri yapılanmasına veya eğitim sistemine, kimi zaman da basınına hakim olarak ülkeler içinde hukuksuzluk ve zıtlıkların sebebi olmuşlardır. Ülkeler içinde karışıklık çıkarmak, turuncu devrimleri inşa etmek, askeri darbelere önayak olmak, hatta bu darbeleri doğrudan örgütlemek, basını, medyayı ve hatta hukuk sistemini kullanarak toplum içinde kutuplaşmalar meydana getirmek suretiyle devletlerin yönetimine hakim olmak İngiliz derin devletinin başlıca hedefi olmuştur. Toplumların yıkımı için en etkili yöntemin mevcut toplumların inançlarına, geleneklerine ve ahlaki değerlerine yönelmek olduğu, söz konusu derin güçler tarafından tespit edilmiştir. O nedenledir ki, genellikle güçsüz bırakılmak istenen toplumlar içinde dinsizliği yaygınlaştırmak, dejenerasyonu örgütlemek, gelenekleri ortadan kaldırmak ve cinsi sapıklığı yaygınlaştırmak gibi yöntemler geliştirilmiştir.
idd 027 Somurge Derin Mafya Örgütlenmesinin Gelişimi
İngiliz derin devleti, “üstün ırk” iddiasıyla ortaya çıkmış ve bu düşünce tarzı, ırkçılığın, sömürgeciliğin ve çok çeşitli belaların kaynağı olmuştur. Oysa “üstün ırk” kavramı, derin devlet temsilcilerinin ürettiği sahte bir kavramdır. Allah’ın Katında hiçbir geçerliliği yoktur.
İngiliz derin devleti, bütün bu hedeflerini yerine getirebilmek için genellikle mevcut devletlerin kendi derin güçleri ile çeşitli kollardan bağlantı halindedir. Derin devlet elemanları bu yolla, hedefledikleri toplumun içine kadar sızabilmektedirler. Bunu yaparken kullandıkları çeşitli yöntemler vardır. Büyükelçi, hükümet temsilcisi, hükümet yetkilisi, asker veya gazeteci vasıflarıyla o ülkenin içinde yerleşik hale gelip kapsamlı bir istihbarat faaliyeti gerçekleştirmek en bilinen yöntemleridir. Tarih boyunca Osmanlı İmparatorluğu da dahil olmak üzere, yıkılmasını hedefledikleri her devletin içine ajanlar yerleştirmiş ve bu yolla sinsi faaliyetlerini yerine getirmişlerdir. Yıkmayı hedefledikleri ülkelerin içinden de istihbarat sağlayacak kesimlerle işbirliği içinde olmuş ve kapsamlı bir mücadele yürütmüşlerdir. Ajan olarak belirledikleri kişiler, genellikle hep İngiliz hayranı olan, az bir menfaate tamah eden, vasıfsız ve yancı karakterde kişiler olmuştur. Bu kişilerin ajanlık faaliyetleri, İngiliz derin devleti gibi ürkütücü bir gücün planladığı pek çok yıkıma ortam hazırlamıştır. Aynı durum bugün hala yaşanmaktadır. Amerika, süper güç olarak görünse de, geçmişten beri hep İngiliz derin devletinin egemenliği altında olmuştur ve halen bu derin gücün söylediklerini yapmaktadır. Özellikle Ortadoğu ve Afrika’da İngiliz derin devletinin sinsi faaliyetleri devam etmekte ve şu anki korkunç manzara katlanarak büyümektedir. Ortadoğu’yu parçalara ayırıp bu bölgeyi kargaşa içindeki sömürülmeye açık devletçikler haline getirmeye yönelik derin plan, geçmişten beri hep İngiliz derin devletine ait olmuştur.
idd 029 kitlik Derin Mafya Örgütlenmesinin Gelişimi
Tüm kaynakları kullanılıp sömürülen ülkelerin halkları, kimi zaman ölümcül kıtlıklar yaşamışlardır.
İngiliz derin devleti hakimiyet planı içinde sömürgeciliği de bir yol olarak kullanmıştır. Üstün ırk iddiası ile ortaya çıkan İngiliz derin devleti, tarihte sömürgecilik kavramını en yaygın olarak uygulayan topluluktur. Özellikle Afrika’nın sömürgeleşmesinde İngiltere’nin payı çok büyük olmuştur. Afrika’da sömürge faaliyetleri, İngiliz tüccarlar tarafından kurulan şirketler vasıtasıyla yürütülmüştür. Bu şirketler gittikleri yerlerde toprakları kendi üzerlerine alarak savaş ve barış yapma yetkisine dahi sahip olacak bir güç edinmiş, bölge ülkeleri tümüyle kendilerine bağlı kılmışlardır. Devlet tarafından yetkilerle donatılıp bireysel devlet görünümü alacak konuma gelmişlerdir.
İngiliz derin devleti, ülkeleri içten zayıflatma politikalarını çeşitli azınlık grupları içinde ayrılık söylemlerini teşvik ederek veya ülkeler içinde faaliyet yürüten terör örgütlerini alttan alta destekleyerek de gerçekleştirmiştir. Derin güçlerin bu yönde faaliyetleri şu an halen aktif olarak devam etmektedir.
Dünyada bir kısım istihbarat örgütleri de, gerçekte kendi derin devletlerinin kontrolü altında faaliyet yaparlar. Günümüzde dünyada gelişen hemen hemen tüm olaylardan sorumlu tutulan ABD ve CIA, gerçekte, birçok ülke ve istihbarat kurumları gibi, istemeyerek de olsa İngiliz derin devletinin kararlarının dışına çıkamamaktadır.
idd 030 Emperyal Derin Mafya Örgütlenmesinin Gelişimi
Kendi ırkının üstünlüğüne inanan İngiliz derin devleti, bütün dünyayı İngiliz Krallığı altında toplama hayalinde olmuştur.
Özellikle Ortadoğu’ya gelen çeşitli yöneticiler, kilit görevlere sahip insanlar, çoğunlukla İngiliz derin devletinin yetiştirdiği kişiler olmuştur. Söz konusu kişilerin özgeçmişleri incelendiğinde, büyük ölçüde derin devletin istihbarat birimlerini yetiştiren özel okullarda eğitim aldıkları görülebilmektedir. Bu kişiler, Ortadoğu’da güçlü pozisyonlara gelebilmekte hatta devlet başkanlığı yapmaktadırlar. Bu yolla, söz konusu ülkelerin bütün kaynakları, imkanları ve planları, İngiliz devletine uyumlu olacak şekilde şekillendirilmektedir.
Bütün bu bilgiler ışığında, dünyada gerçekleşmekte olan olayları incelerken, doğrudan ABD’yi, çeşitli hükümetleri, devlet yöneticilerini, istihbarat servislerini suçlamak yerine daha derine inmek gerektiği açıktır. Bu derin inceleme, daima İngiliz derin devletinin yapılanmasına işaret etmekte ve mutlaka yüzyıllar önce geliştirilmiş stratejik planlara sadık kalındığını göstermektedir. Şunu bilmeliyiz ki, bugün dünyada gelişen olaylar, savaşlar, ayaklanmalar, kıtlıklar, yoksulluklar, göçler, dejenerasyon, ahlaki çöküntü, dinsizlik, maneviyatsızlık ve bunun gibi çöküşe işaret eden olayların hiçbiri spontane gelişmemekte ve mutlaka yüzyıllar önce kapalı kapılar ardında kararlaştırılan planların ışığında seyretmektedir.
idd 031 Emperyal AnglosaksonIrkcilik Derin Mafya Örgütlenmesinin Gelişimi
İngiliz derin devleti, tek bir krallık, tek bir bayrak ve tek bir imparatorluk altında yalnızca Anglosakson ırkının var olduğu bir dünya devleti hayalindedir.
Bütün bunları incelerken şunu önemle belirtmek ve asla akıldan çıkarmamak gerekmektedir: Kapalı kapılar ardında her ne kadar korkunç planlar geliştiriliyor ve bu planlar sistematik bir şekilde uygulanıyor olsa da, yegane güç daima ve sadece Allah’a aittir. Tüm planları yaratan Allah’tır. Yeryüzünde hangi sinsi yapılanma hangi sinsi planı düzenlerse düzenlesin, mutlaka o planın üzerinde bir plan ve o düzenin üzerinde bir düzen vardır. Sinsi ve derin kuvvetler ne kadar güçlü görünürse görünsün mutlaka Allah’ın planı galip gelecektir. Dolayısıyla, İngiliz derin devletinin planlarını incelerken bu önemli gerçeği sürekli olarak akılda tutmak gerekmektedir. Yüce Allah ayetlerinde şöyle bildirir:
Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) o inkar edenler hileli-düzene düşecek olanlardır. Yoksa onların, Allah’ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir. (Tur Suresi, 42-43)
idd 032 Fil Derin Mafya Örgütlenmesinin Gelişimi
İngiliz derin devleti, tek bir krallık, tek bir bayrak ve tek bir imparatorluk altında yalnızca Anglosakson ırkının var olduğu bir dünya devleti hayalindedir.
idd 033 Fil Derin Mafya Örgütlenmesinin Gelişimi
Yukarıda kısaca özetlediğimiz İngiliz derin devletinin sinsi faaliyetleri, ilerleyen bölümlerde tüm belgeleri ve delilleriyle gözler önüne serilecek ve detaylandırılacaktır. Bu konuda tarihten ve günümüzden örnekler verilecek ve bu derin yapılanmanın kapsamı ayrıntılı olarak gözler önüne serilecektir.
Unutmamak gerekir; İngiliz derin devletinin şekillenmesindeki ve dünya çapında böylesine korkunç faaliyetler yürütmesindeki temel sebep daima derin devleti oluşturan kişilerin inandıkları ırk üstünlüğü olmuştur. Kendi ırklarının üstünlüğüne inanan söz konusu güruh, bütün dünyanın kendilerine hizmet etmesi ve tüm devletlerin ve sistemlerin İngilizlerin kontrolü altında olması gerektiğine inanmıştır. Dünyayı, özellikle son yüzyıllarda yaşanan korkunç felaketlere hazırlayan Darwinizm, İngiliz derin devletinin bu altyapıyı sağlamak için ortaya attığı tarihin en büyük kitle aldatmacasıdır.

İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı

Güney Afrika’da görev yapmış homoseksüel bir İngiliz siyasetçi olan Cecil Rhodes’un (1853-1902) aşağıdaki sözleri İngiliz emperyalizminin temelinin ne denli ırkçı bir fikre dayandığının özetidir:
Neden biz de gizli bir cemiyet oluşturmayalım? Bu öyle bir cemiyet olacak ki, amacı, Britanya İmparatorluğu’nun genişlemesi ve Amerika gibi büyük bir kaybı telafi etmek için tüm uygarlaşmamış toplumları İngiliz yönetimi altına almak olacak; ve böylelikle Anglosakson ırkını tek bir İmparatorluk haline getirecek.1
Sanayi devrimi sonrası “Üzerinde güneş batmayan imparatorluk” unvanıyla anılan İngiliz uygarlığının derin temsilcileri, imparatorluğun kurulduğu günden bu yana dünyanın her yanına hakim olma arzusu içinde olmuşlardır. Cecil Rhodes’un başka bir sözü daha bu ihtirası belgeler niteliktedir:
Her fırsatta daha fazla toprak elde etmeyi kollamak bizim görevimizdir ve bu fikri her zaman göz önünde tutmalıyız. Daha fazla toprak açık bir şekilde daha fazla Anglosakson ırkı anlamına gelir. Anglosakson ırkı dünyanın sahip olduğu en iyi, en beşeri ve en onurlu ırktır.2
idd 037 Darwin DenizYildizi HalfBeakFish YarimGagaliBalik İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı
1. 380-400 milyon yıllık yılan yıldızı fosili
2. Yılan yıldızının günümüzde yaşayan örneği
3. 152 milyon yıllık yarımgagalı balık (halfbeak fish) fosili
4. Yarımgagalı balığın günümüzde yaşayan örneği
İngiliz derin devletinin tüm evrim propagandalarına rağmen, fosiller evrimi reddetmektedir. Canlılar milyonlarca yıl boyunca değişmemiş, evrimleşmemişlerdir.
Bu fazlasıyla ırkçı yaklaşım, kuşkusuz Rhodes ile aynı dönemlerde yaşamış ve “doğal seleksiyon yoluyla kayırılmış ırkların üstün geleceğine ve (sözde) gelişmemiş ırkların tarih sahnesinden silineceğine” inanan Charles Darwin’in fikirleriyle büyük oranda uyum içindedir. Darwin’in savunduğu evrim teorisi, canlıların tesadüfen meydana geldiği ve tesadüfi değişikliklerle başka türlere dönüştükleri, dolayısıyla yeryüzündeki canlılığın, başıboş ve rastgele olaylar sonucunda ortaya çıkan bir evrimsel sistem olduğunu ileri sürmektedir. Aslında evrim fikri, eski Yunan ve Mısır dönemlerinden beri var olan hakim materyalist anlayış olduğundan, materyalizmin yıllar boyunca kalesi olmuş olan İngiltere’de en geniş anlamda yaşam alanı bulmuştur. Evrim safsatasının dünya çapında yaygınlaşmasına sebep olmuş olan İngiliz maceracı Charles Darwin de, gerçekte İngiliz derin devletinin bir planıdır.
Evrim teorisinin bilimsellik kisvesi altında ortaya atılıp desteklenmesi ve Darwin gibi bir maceracının bu teori ile ön plana çıkarılması planı, ateist bir mason locasında alınmış bir kararın sonucudur. Paris’teki 33. Derece Mizraim Masonluk Yüce Konseyi’ne bağlı konsey üyeleri, toplantılarında, “herhangi mantıksal bir doğrulamaya gerek duymaksızın” evrimin bir bilim olarak desteklenmesi gerektiği kararını almışlardır:
İşte bu [evrim teorisinin bilimsel olduğu] bakış açısını kullanarak, bizler hiç durmaksızın, basınımız yoluyla bu teorilere körü körüne güvenilmesini sağlayacağız. Entelektüeller… bilgileriyle kendilerini övecekler ve herhangi mantıksal bir doğrulamaya gerek duymaksızın bilimden alabildikleri tüm bilgiyi faaliyete geçirecekler, temsilciliklerimizdeki uzmanlar onların zihinlerini bizim istediğimiz yönde eğitebilmemiz için tüm parçaları kurnazca bir araya getirdiler. Bir an için bunların boş sözler olduğunu düşünmeyin: Darwinizm için planladığımız başarılar üzerinde dikkatlice düşünün.3
idd 038 Papa Evrim AteistmasonLocasi İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı
1. İngiliz derin devletinin baskısı Papa üzerinde de kendini göstermiştir.
2. İngiliz derin devleti evrim teorisini, ateist mason localarında oluşturup servis etmiştir. Kiliseler Darwin’den özür dilemeye, Papa evrimi savunmaya mecbur bırakılmıştır.
Alınan bu gizli kararda açıkça görülebildiği gibi ateist masonlar, evrim teorisinin körü körüne kabul edilmesini sağlamak için basını, entelektüelleri, uzmanları ve eğitimcileri kullanmayı planlamış ve insanların zihinlerini şekillendirebilmek için sinsi bir taktik geliştirmişlerdir. Amerika’daki ateist masonik sistem de Mizraim’in bu kararını çok geçmeden benimsemiştir. New Age dergisi Mart 1922 yılında ateist masonluğun hakimiyetinin sözde evrim ve insanın kendi gelişimi sayesinde kurulacağını belirtmiştir.
Bu planın ardından karar alıcılar, dünyanın en kilit noktalarına hakim bir Darwinist diktatörlük inşa etmeyi başarmışlardır. Bu diktatörlük devlet kurumlarına, basın-yayın organlarına, üniversitelere, okullara ve sanat kurumlarına kadar ulaşabilmiş ve gizli-açık faaliyete başlamıştır. Evrim, kamuoyunun tüm itirazlarına rağmen bilim gibi sunulmuş, çeşitli telkinlerle insanlar bu safsataya alıştırılmış, evrimi çürüten bilimsel deliller –örneğin yaşayan fosiller– kamuoyundan gizlenmiş ve evrime karşı gelenler toplumdan izole edilerek, işlerinden ve kariyerlerinden uzaklaştırılarak, basın yoluyla veya toplumsal baskıyla tehdit edilerek susturulmuşlardır.
idd 039 Huxley DarwinMadalyasi İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı
Kraliyet Akademisi, evrim safsatasını yaygınlaştırabilmek için her yıl bilim adamlarına “Darwin Madalyası” hediye etmeye başlamıştır.
İngiliz derin devletinin hakimiyetindeki Darwinist diktatörlük günümüzde halen görev başındadır ve etkilidir. Şu an dünya çapında, Müslüman ülkeler dahil, evrim safsatasını okul müfredatına almamış ülke neredeyse yoktur. Bazı ülkelerin bir kısım basın organları, İngiliz derin devletinin onaylayıp sunduğu evrim haberlerini adeta gerçekmiş gibi sunmak mecburiyetindedir. İslam ülkelerinde dahi, Allah’ı açıkça inkar eden ve bilimsel hiçbir dayanağı bulunmayan evrim safsatası akademisyenler tarafından “savunulması mecburi” bir dayatma haline gelmiştir. İngiliz derin devletinin bu konudaki baskısı öylesine güçlüdür ki, günümüzde İngiliz Kilisesi Darwin’den özür dilemiş;4 Papa, kendi evinde Darwinizm yanlısı konferanslar vermiştir.
Darwinizmin bir din gibi yaygınlaştırılması kararı, İngiliz derin devleti tarafından oldukça sistematik olarak uygulanmıştır. Darwin’in döneminde kendisinin en büyük destekçisi olan ve Darwin’in “bulldog’u” olarak anılan Thomas Huxley, İngiltere’nin en önemli bilim kurumlarından biri olan Kraliyet Akademisi’nin (Royal Society) bir üyesiydi, bu kurumun tüm diğer üyeleri gibi o da ateistti ve ayrıca kıdemli bir masondu.5 Royal Society ya da uzun adıyla The Royal Society of London for the Improvement of Natural Knowledge (Doğal Bilginin Geliştirilmesi İçin Londra Kraliyet Akademisi) 1662 yılında kurulmuş bir akademiydi. Kurumun bütün üyeleri istisnasız olarak ateist masonlardan ve genellikle homoseksüellerden oluşuyordu.[Kraliyet Akademisi (Royal Society) ile ilgili detaylı bilgileri ilerleyen sayfalarda okuyabilirsiniz.]
idd 040 EvrimHaberleri İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı
Bir Kısım Basın Tarafından Sürdürülmeye Çalışılan Evrim Propagandası
idd 041 EvrimHaberleri İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı
Hiçbir kişisel başarısı olmamasına rağmen, oldukça genç yaşta Kraliyet Akademisi’ne üye yapılan Thomas Huxley’i büyük çoğunluğunu ateistlerin oluşturduğu bu masonik örgüt açısından önemli kılan şey, onun Darwin’in yakını ve en büyük destekçisi olmasıydı. Kraliyet Akademisi’nin diğer üyeleri de, hem kitabını yayınlamadan önce hem de yayınladıktan sonra Darwin’e büyük ölçüde destek olmuşlardır. Özellikle ateistlerin oluşturduğu bu masonik kurum, Darwin’i ve Darwinizmi o denli sahiplendi ki, bir süre sonra, tıpkı Nobel ödülleri gibi, her yıl çeşitli bilim adamlarına “Darwin madalyası” hediye etmeye başladı.
Kısacası Darwin tek başına değildi. Teorisini ortaya attığı andan itibaren örgütlü bir şekilde İngiliz derin devletinin güdümündeydi. Bu örgütlü destek, doğrudan İngiliz derin devletinden geliyordu. İngiliz derin devleti, evrim teorisinin bütün dünya tarafından kabul görmesini büyük bir ihtirasla istiyordu. Bu yolla kitleleri dinden, maneviyattan ve ahlaki tüm değerlerden uzaklaştıracak, böylelikle onları yıkıma hazır, zayıf toplumlar haline getirebilecek ve kendi kontrolüne alabilecekti. Böyle toplumların çıkarcı, en küçük bir menfaate tamah eden kitleler haline geleceğini biliyordu. Bu plana göre, toplumlar böyle bir raddeye geldiği zaman, onları kullanmak, propagandaları yaygınlaştırmak ve onları yönlendirebilmek kolay olacaktı.
idd 042 Mason Darwin İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı
İngiliz derin devletinin amacı, Darwinizm yoluyla ırk üstünlüğü safsatasını yaymak ve bu yolla diğer milletleri rahatlıkla sömürebilmektir.
Dahası Darwinizm, “ırk üstünlüğü” kavramını beraberinde getireceğinden ve İngiliz toplumu beyaz ırkın en gelişmiş hali olarak lanse edileceğinden evrim fikrinin yaygınlaşmasıyla diğer toplumlar üzerinde üstünlük iddiası kolaylaşacaktı. Söz konusu derin devletin temsilcileri, kolaylıkla diğer toplumlar üzerinde hak iddia edebilecek ve Ortadoğu veya Afrika toplumlarını istediği şekilde sömürebilecekti. Bu üstünlük iddiası beraberinde hakimiyet ruhunu da getirmişti. Dünyaya hakim olma iddiası adına her şey yapılabilirdi. İşte bu nedenle İngiliz derin devleti, dünyanın geri kalanında neler olduğunu umursamadan, suni sebeplerle çıkan savaşlarda kaç kişinin öldüğünün hesabını tutmadan ve ülkelerin bölünüp parçalanmasına aldırış etmeden hakimiyet hedefini daima devam ettirmişti ve ettirecekti.
Oysa Kıyamet günü, hiçkimse hiçkimsenin ırk veya soy üstünlüğünü sorgulamayacaktır dahi. O günün dehşeti, ırk üstünlüğü vehmine kapılarak fitne çıkaran bu odakları sarıp kuşatacaktır. Söz konusu derin devlet temsilcileri, işte bu gerçekten habersizdirler:
Böylece Sur’a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da. (Müminun Suresi, 101)
idd 045 Somurge İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı
İngiliz derin devleti, suni sebeplerle savaşlar çıkarmış, ülkelerin bölünüp parçalanmasına aldırış etmeden hakimiyet hedefini devam ettirmiştir. Diğer milletlerin yaşadığı yıkımları ve çektiği çileleri asla önemsememiştir.
idd 044 Somurge İngiliz Derin Devletinin Darwinizm Planı

Dipnotlar:
1. Frank L. Kinder, Maria Bucur, Ralph Mathisen, Sally McKee ve Theodore R. Weeks, Making Europe: The Story of the West Since 1300, Massachusetts: Wadsworth Publishing, 2009, s. 718
2. Frank L. Kinder, a.g.e., s. 718
3. John Daniel, Two Faces of Freemasonry, Longview: Day Publishing, 2007, s. 121
4. “İngiliz Kilisesi Darwin’den Özür Diledi”, NTVMSNBC, 15 Eylül 2008 http://arsiv.ntv.com.tr/news/459349.asp
5. Albert G. Mackey, “Charles Darwin and Freemasonry”, An Encyclopedia of Freemasonry, Vol. III, New York: The Masonic History Company, 1921
6. John J. Robinson, Born in Blood, M. Evans & Company, 2009, s. 285

İngiltere’nin Menfaatleri

İngiltere’nin menfaatleri İngiliz derin devleti için belki de en önemli kavramdır. İnsanların kendi ülkelerinin menfaatlerini düşünmesi pek çok kişiye normal gelebilir. Fakat burada İngiliz derin devletinin devletlerin çoğunluğu üzerinde bir güç olduğunu unutmamak gerekmektedir. İngiltere’nin menfaatleri söz konusu olduğunda, hemen her şeyi göze alabilen ve yaptıklarından sorgulanmayan mafyavari bir güçten bahsedilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, çoğu zaman “İngiltere’nin menfaatleri” çok pahalıya mal olabilmektedir. Bunun için kimi zaman barıştan taviz verilmekte, ülkeler bölünmekte, terör örgütleri oluşturulmakta, kimi zamansa savaşlar başlatılmaktadır.
idd 047 LordPalmerston “İngiltere’nin Menfaatleri”
19. yüzyılın ortalarında İngiltere’nin başbakanlığını yapan Lord Palmerston
Bazı İngiliz liderler, bu ürkütücü menfaat anlayışını açıkça dile getirmekten çekinmemişlerdir.
19. yüzyılın ortalarında İngiltere’nin başbakanlığını yapan Lord Palmerston 1856 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle demiştir:
Bana politika nedir diye sorduklarında cevabım şu oluyor: “Ortaya çıkan her durumda kendi ülkemizin çıkarlarını rehber yapmak.”7
Şu sözler de Palmerston’a aittir:
İngiltere’nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez menfaatleri vardır.8
Dönemin Dışişleri Bakanı Edward Grey de bu görüşü desteklemek için şunları söylemiştir:
İngiliz dışişleri bakanları uzun vadeli karmaşık hesaplar yapmaksızın kendi ülkelerinin o andaki menfaatlerini kendilerine rehber alırlar.9
idd 049 Somurge Kralice “İngiltere’nin Menfaatleri”
İngiltere Kraliçesi’ni insanüstü gösterme çabaları, İngiliz derin devletinin geçmişten beri süregelen bir propaganda yoludur.
Amerikan başkanlarından Truman’ın özel temsilcisi Büyükelçi Davies dönemin İngiltere Başbakanı Churchill hakkında şu açıklamada bulunmuştur:
O büyük bir İngiliz’dir; barışı korumaktan çok İngiltere’nin Avrupa’daki menfaatlerini korumayı düşünür.10
idd 051 DunyaHaritasi Ingiltere 14Ulke “İngiltere’nin Menfaatleri”
1a. Man Adası
1b. Manş Adaları
1c. Jersey Adası
2. Cebelitarık
3. Güney Kıbrıs
4. Bermuda
5. Turks Ve Caicos Adaları
6. Britanya Virjin Adaları
7. Anguilla Adası
8. Cayman Adaları
9. Saint Kitts Ve Nevis Adaları
10. Pıtcaırn Adaları
11. St. Helena
12. Britanya Hint Okyanusu Toprakları
13. Falkland Adaları
14. Güney Georgia
15. Britanya Antarktika Toprakları
Haritada belirtilen 15 bölge, halen İngiltere’nin egemenliği altındaki toprakları temsil etmektedir. Bunun dışındaki bazı bölgeler, iç işlerinde bağımsız olmakla birlikte dış işleri ve savunmada İngiltere’ye bağımlı durumdadırlar. Bunların tümü, İngiltere Kraliçesi’ni devlet başkanı olarak kabul etmektedir.
Barışı korumaktan çok İngiltere’nin menfaatlerini düşünen zihniyet tarih boyunca İngiliz liderleri üzerinde hakim olmuştur. Bunun en önemli sebebi, söz konusu liderlerin hiçbir zaman İngiliz derin devletinin himayesinden çıkamamalarıdır. İngiliz derin devleti için de en önemli şey, evrim fantezisiyle geliştirilmiş sözde İngiliz üstünlüğünü tüm dünyaya kabul ettirebilmektir.
Bu zihniyet nedeniyledir ki, İngiltere dünya çapında işgal politikalarını en belirgin şekilde gerçekleştiren ülke olmuştur. Öyle ki, İngiltere’nin dünyada işgal etmediği sadece 22 ülke vardır. İşgal ettiği topraklar, dünyanın %90’ına karşılık gelmektedir.11 Şu an hali hazırda, 14’ü deniz aşırı olmak üzere 22 ülke Birleşik Krallığa bağlıdır. İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, sayılan bu 22 ülkenin dışında, 16 ülkenin daha kraliçesi konumundadır. Bu ülkeler Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Jamaika, Barbados, Bahama Adaları, Grenada, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Tuvalu, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Belize, Antigua ve Barbuda, Saint Kitts ve Nevis, Fiji’dir. Kraliçe II. Elizabeth, bağımsızlıklarını kazanmasına rağmen halen bu ülkelerin kraliçesi sayılmaktadır.
idd 053 ParlamentoBinasi “İngiltere’nin Menfaatleri”
1. İngiltere Parlamento binası ve
Westminster Köprüsü
2. İngiltere Parlamentosu’nda
Lordlar Kamarası.
Kraliçe, İngiliz Milletler Topluluğu’nun başkanı olarak kabul edilmekte ve bu ülkelere vali atamaktadır. Yani İngiltere, bu ülkelerde halen ciddi şekilde, hatta çoğu zaman tek söz sahibidir.
İngiliz Milletler Topluluğu’nun Başkanı olarak kabul edilen Kraliçe, bu ülkelere temsilci olarak genel vali atamaktadır. İngiltere Kraliçesi, emekli olmuş eski politikacılar veya diğer seçkin isimler arasından belirli kişileri, o ülkenin başbakanının tavsiyesiyle vali olarak belirler. Avam Kamarası ve Senato’nun çıkardığı kararnamelere, kraliyet onayını sağlayan genel vali, devlet belgelerini imzalamak, parlamento toplantılarını resmen açıp kapatmak ve seçimler öncesi parlamentoyu feshetmek gibi görevlere sahiptir.12 Yani İngiltere, bu ülkelerde halen ciddi şekilde –hatta çoğu zaman tek– söz sahibidir.
İngiltere, derin devletin etkisiyle, genel olarak işgal ettiği topraklarda tarih boyunca mevcut farklı etnik ve dini gruplar arasındaki farklılıkları ön plana çıkarmıştır. Derin devlet onlara, birbirlerinin hasmı oldukları mesajını vermiştir. Üstün ırk kavramı daima bu politikada devrede olmuştur. İngiliz derin devleti, yabancı topraklarda yüzlerce yıldır birlikte yaşayan farklı etnik gruplardan bir tanesine “senin ırkın daha üstün” mesajı verir. Sonra da onları kavga ettirir. Bu şekilde kendi idaresinin daha kolay gerçekleşeceğini düşünür. Çünkü birbirleri ile çatışan toplumlar “ortak bir güç” oluşturamayacaklardır. Tarih boyunca bu siyasetin birçok örneği görülmüştür.
idd 055 Harita Empry “İngiltere’nin Menfaatleri”
İngiliz derin devleti, batıdan doğuya tüm ticaret yollarını ele geçirme ve farklı bölgelerdeki toprakları sömürge haline getirme planını, sistematik olarak uygulamıştır. Bugün aynı sömürü sistemi, farklı isimler altında devam etmektedir.
Örneğin, Ruanda’daki korkunç soykırım, ne kendi kendine gelişen bölgesel bir olaydır ne de İngiliz derin devletinden bağımsızdır.
İngiliz derin devletinin siyaseti, ağırlıklı olarak ikilik oluşturma, mevcut ikilikleri körükleme veya suni ikilikler icat etme siyaseti olarak tanımlanabilir. Derin devletin diğer milletlere yönelik politikasıysa; “keskin çatışmaların devamı, çatışma yoksa icadı ve çatışma zayıfsa körüklenmesi” üzerine kuruludur. Bu politikaya aykırı hareket edenler ise gerektiğinde her türlü usul kullanılarak bertaraf edilmektedir. Çünkü, başta da belirttiğimiz gibi bu planı yapanlar için en önemli şey “İngiliz menfaatleri”dir.

Dipnotlar:
7. Onur Öymen, Silahsız Savaş: Bir Mücadele Sanatı Olarak Diplomasi, 8. Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2015, s. 68
8. Öymen, a.g.e., s. 68
9. Öymen, a.g.e., s. 68
10. Öymen, a.g.e., s. 91
11. Jasper Copping, “British have invaded nine out of ten countries – so look out Luxembourg”, The Telegraph, 4 Kasım 2012 – http://www.telegraph.co.uk/history/9653497/ British-have-invaded-nine-out-of-ten-countries-so-look-out-Luxembourg.html
12. “60 Ülke İngiltere’den Bağımsızlığını Kazandı”, Türkiye Gazetesi, 19 Eylül 2014, http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ dunya/186318.aspx

İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar

İngiliz ırkını, menfaatlerini ve hegemonyasını hakim kılabilmek, İngiliz imparatorluğunun kurulduğu dönemden bu yana, İngiliz derin devletinin hedefi olmuştur. Bir yeraltı yapılanması olan söz konusu derin devlet, hedefine ulaşabilmek için gün ışığına çıkmaya ihtiyaç duymuş ve legal görünümle çeşitli yönetim organlarına ulaşmaya çalışmıştır. Bu çaba, kimi zaman devletin kendi kurumları içinden olabildiği gibi çoğu zaman çeşitli gizli kurumlar ve dernekler yoluyla gerçekleşmiştir. Söz konusu kurum ve dernekler, İngiliz menfaatlerini özellikle yurtdışında ayakta tutabilmek için çeşitli yöntemler denemişlerdir. Çoğunlukla basını kullanmış, devlet yetkililerinin politikalarını şekillendirmiş, kimi zaman ajanlar vasıtasıyla başka ülkelerin siyasetine sızmışlardır. Çeşitli ülkelerin devlet başkanlarını yönlendirmiş, çeşitli ülkeler için strateji ve politikalar belirlemiş ve her ülkeyi İngiliz menfaatlerine meyledecek hale getirmişlerdir.
Söz konusu vakıf ve kurumların özelliği, genel olarak toplum içinde yaygınlaşmasını istedikleri bir konunun propagandasını, hemen her yöntemi kullanarak rahatlıkla yapabilmeleridir. Darwinizmin yaygınlaşması için üniversiteler, okullar, akademisyenler, bilimsel yayınlar, basın yayın kurumları ve hatta hükümetler bu konuda kullanılmıştır. Toplum içinde dejenerasyonun da yaygınlaşma yöntemi bu şekilde olmaktadır. Örneğin günümüzde toplum içinde homoseksüellik gibi bir sapkınlığın adeta normal bir şeymiş gibi empoze edilmesi söz konusu kurumların kapsamlı çalışmaları sonucunda olmaktadır.
Şunu belirtelim; söz konusu kurumlar temelinde elbette legal kurumlardır ve günümüz yöneticilerinden veya çalışanlarından, derin devletin söz konusu faaliyetlerinden habersiz olan, kurumların ilk kuruluş amacını bilmeyen, doğru ve dürüst insanlar elbette vardır. Açıklamalarımız, vakıfların legal olarak yaptığı işlere veya burada dürüstçe çalışan kişilere yönelik elbette değildir. Hedefimiz, bu vakıflar yoluyla yapılan söz konusu sinsi uygulamaların temelindeki yanlış zihniyettir. Kişiler, hatalı bile olsalar, elbette değişebilirler. Zaten derin devletin sırlarının açıklanmasının sebebi, bu konuda devreye girmiş kişilere yaptıklarının getirdikleri zararları gösterebilmek, onları uyarabilmek ve değiştirebilmektir. Amaç, yıkıcı değil yapıcıdır. Söz konusu bilgileri bu gerçek ışığında değerlendirmek daha doğru olacaktır.
Ayrıca burada, asıl olarak bahsi geçen vakıfların kuruluş dönemlerinden bahsedilmektedir. Bu vakıfların bir kısmı halen derin devletin etkisinde hareket etmekle birlikte, bir kısmı günümüzde farklı bir görünüm alıp, farklı fikirler savunuyor olabilirler. Ancak özellikle kuruluş dönemlerinde, doğrudan İngiliz derin devleti adına hareket etmeleri ve gelecek nesilleri de ilgilendiren ürkütücü çalışmalara önayak olmaları nedeniyle oldukça zararlı olmuşlardır. Burada önemle üzerinde durulan yönleri budur.
idd 059 EastIndianCo İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
2. Indian Civil Service binasının çatısı
İngiliz derin devleti, batıdan doğuya tüm ticaret yollarını ele geçirme ve farklı bölgelerdeki toprakları sömürge haline getirme planını, sistematik olarak uygulamıştır. Bugün aynı sömürü sistemi, farklı isimler altında devam etmektedir.

İngiliz Doğu Hindistan Şirketi (British East India Co.)

Gelecekte “İngiliz İmparatorluğunun İncisi” olarak kabul edilecek olan Hindistan’ın, İngiliz derin devleti tarafından sömürgeleştirilme hikayesi bu şekilde başlamış oldu. Hindistan, artık kendi içinde sınıflara ayrılmıştı: Kendi haklarını korumaya çalışan soylu aileler ve varlığını İngiltere’ye borçlu olan yeni bir orta sınıf. Doğu Hindistan Şirketi (East India Company), 1600 yılında Kraliçe I. Elizabeth’in onayı ile resmiyet kazanmıştır. İngiltere’nin Hindistan hakimiyeti, Londra’da kurulan bu şirketin Hindistan’ın Bengal bölgesinin devlet gelirlerine el koymasıyla başlamıştır. Şirket tarafından yavaş yavaş yönetilmeye başlanan Hindistan’da, İngiliz derin devleti kendi hakimiyetini emin adımlarla kurmaya başlamıştır. Kısa bir zaman sonra, birbirinden bağımsız prensliklerin yanı sıra bütün Hindistan’ın yönetimini İngilizlerin üstlenmesini ve tüm yüksek düzey makamların İngilizler tarafından işgal edilmesini sağlayacak olan, Imperial Civil Service (İmparatorluk Sivil Servisi) olarak da bilinen Indian Civil Service kuruldu.idd 061 EastIndianCo Amblem İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Doğu Hindistan Şirketi, Babil bankacılık sistemine dayanan ve günümüz merkez bankacılığının ilk adımı olan “Kısmi Rezerv Bankacılığı” sistemini Hindistan’dan İngiltere’ye taşımıştı. (Kısmi Rezerv Bankacılığı, bankaya yatırılan paranın belli bir miktarının rezervde tutulup, geri kalanının kredi ve diğer şekillerde yatırımcılara ve piyasaya verilmesi esasına dayanan bankacılık sistemidir.) Bu finans sistemi pek çok ilginç uygulamayı da beraberinde getirdi. Fransız Devrimi, Napolyon Savaşları, Anglo-Boer Savaşı [Britanya İmparatorluğu ile Güney Afrika’daki iki Boer (Afrika) Cumhuriyeti arasındaki savaş], I. Dünya Savaşı, Bolşevik Devrimi gibi çatışma ve savaşların ortaya çıkışında özellikle bu finans sisteminin işleyişi oldukça etkili oldu. Bolşevik Devrimi dahi, İngiliz derin devletinin güdümündeki gizli örgütler tarafından planlanmış ve finanse edilmiştir. Devrimin bağımsız bir hareket olmadığını Mart 1922’de Lenin de kabul etmiştir. 11. Parti kongresinde Lenin, partinin “dev bir bürokrasi” tarafından idare edildiğini açıkça söylemiştir.13
idd 061 EastIndianCo İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
2. İndian Civil Service binasının çatısı
İngiliz derin devletinin güdümünde kurulan Doğu Hindistan Şirketi, çeşitli ajanlar yoluyla Hindistan’da ırkçılığı hızla yaygınlaştırdı. Müslümanlar ve Sihler arasındaki ilk anlaşmazlıklar, bu faaliyetler sonunda ortaya çıktı.
Savaşların, rezerv bankacılığı için, önemli bir kar imkanı olarak görüldüğü gerçeği, kuşkusuz günümüzde daha fazla deşifre olmuştur. Eski istihbarat ajanı Dr. John Coleman, bu durumu şu ifadelerle açıklamıştır:
I. Dünya Savaşı üzerine tarih bilimci Alan Brugar, uluslararası bankaların savaşta ölen her bir askerden 10.000 Dolar kar ettiklerini tahmin ediyor. Savaşın her iki tarafını da finanse eden Illuminati–Rothschilds–Warburg–Federal Rezerv Bankaları’nın oluşturduğu 300 kişilik komiteye göre hayat oldukça ucuz.14
Burada adı geçen 300 kişilik komite, ilerleyen satırlarda detaylı olarak anlatılmıştır.
idd 062 EastIndianCo4 sih İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
İngiliz derin devleti tarafından ırkçılık ve nefret tohumlarının atılmasıyla, yıllarca Hindistan’da çatışmalar dinmemiştir. 1984 yılında yaşanan vahşet bunlardan sadece bir tanesidir.
Doğu Hindistan Şirketi’nin şekillenişi asıl olarak başta Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti olmak üzere doğal kaynakları zengin olan ülkeleri sömürmek amacını taşıyordu. “Kısmi Rezerv Bankacılığı”, yukarıda da belirttiğimiz gibi, İngiltere ve Amerika tarafından I. Dünya Savaşı’nın finansmanında kullanılmıştı. 1661 yılında İngiliz Kralı II. Charles, Doğu Hindistan Şirketi’ne bağımsız devletlere savaş açma veya onlarla barış yapma imtiyazını vermişti. Finanstan sorumlu özel bir firmaya, devletlerle savaşa girme veya savaşı durdurma yetkisi verilmesi bir ilkti. Çeşitli ülkelerdeki tarım arazilerine ve ürünlere bu yetki ile el konabilmiş, bir finans firması, çeşitli ülkelerin prensleriyle muhatap hale gelmiş ve piyasadaki para arzını arttıran kısmi rezerv sistemine hakim olmuştu. 1830 yılı itibariyle tüm Hindistan, Doğu Hindistan Şirketi’nin egemenliği altına girmişti.15
idd 063 EastIndianCo4 sih İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Hindistan’da meydana gelen Sih-Müslüman çatışmaları İngiliz derin devletinin bölgeye getirdiği büyük belalardan biridir. Yıllarca kardeşçe yaşayan halklar, bir anda çatışan karşıt gruplar haline gelmiştir.
1702 yılında Doğu Hindistan Şirketi, ismini İngiliz Doğu Hindistan Şirketi [British East India Co. (BEIC)] olarak değiştirmiş ve Hindistan’da uygulanan bu rezerv sistemi tüm dünyaya yönelik uygulanır hale gelmişti. Bu sistem, günümüzde tüm piyasaları belirleyen federal rezerv bankacılığının yani merkez bankalarının da kökenidir.
İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin ilk uygulamalarından biri, kast sistemine karşı çıkan Sihlerin gücünü kırmak için ajanlar kullanmak oldu. Hindistan’da geleneksel olarak var olan kast sistemi, İngilizlerin bu etkisinin ardından ırkçılığı ön plana çıkaran ürkütücü bir hale büründü. İngiliz derin devletinin etkisiyle Müslümanlar ve Sihler arasında da derin ayrılıklar baş gösterdi.
idd 064 EastIndianCo Kralice İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Kraliçe Victoria, 1876 yılında hukuki olarak Hindistan İmparatoriçesi sayılmıştır. Bu tarih, Hindistan’ın resmi olarak İngiliz derin devleti himayesi altına alınışını belgelemektedir.
idd 065 EastIndianCo Kitlik İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
İngiliz derin devletinin güdümündeki İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin Hindistan’daki faaliyetleri boyunca, alt sınıf olarak sayılan 6 milyondan fazla Hintli, kıtlık yüzünden hayatını kaybetmiştir.
1813 yılında parlamentoda yapılan temsillerden sonra İngiliz Hükümeti, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi ile olan sözleşmesini 30 yıl daha uzattı. 1833 yılında parlamento, sözleşmeyi tekrar 20 yıl daha uzatma kararı aldı. Hindistan’da, İngiliz idaresine karşı görüşler ortaya çıkmış ve 1857’deki Büyük Hint Ayaklanması’nın (Sepoy İsyanı) hemen ardından Hindistan doğrudan doğruya İngiliz İmparatorluğu’na bağlanmış ve 1876 tarihinde hukuki olarak Kraliçe Victoria, Hindistan İmparatoriçesi sayılmıştı. Aynı yıl içerisinde oluşan kıtlık, 2 milyondan fazla alt sınıf kabul edilen Hintlinin ölümüne sebep oldu. Bununla birlikte, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin hakimiyeti boyunca 6 milyondan fazla alt sınıf Hintli kıtlık yüzünden hayatını kaybetmişti.
İngiliz derin devletinin hakimiyeti, Hindistan’da bu tarihlerden sonra daha da güçlendi. İngiltere’nin en iyi kurumlarında yetişen kişiler, Hindistan’da idari pozisyonlara ve toplumu yönlendirecek basın ve hukuk gibi önemli pozisyonlara getirildiler. İngiliz derin devleti, sadece ülkenin genelinde değil, prensliklerin de tümünde hakimiyet sahibi olduğu için her yere nüfuz edebildi. Her prensin yanına bir İngiliz komiser atandı. Söz konusu komiserlerin, prensleri kontrol altına alan, denetleyen kişiler olduğu herkes tarafından biliniyordu. Ülkenin askeri özgürlüğü yoktu; içte olduğu gibi dış politikada da hiçbir bağımsızlığı bulunmuyordu. İngiliz hakimiyeti ile birlikte Hindistan’a ait her şey İngiliz derin devletinin idaresi altına girmişti.
idd 066 EastIndianCo Harita İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
1765-1805 yılları arasında Hindistan’da, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin hakim olduğu yerler, pembe renk ile gösterimiştir.
idd 067 EastIndianCo Harita İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
1837-1857 yılları arasında Hindistan’da, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin hakim olduğu yerler, pembe renk ile gösterilmiştir. Bu bölgeler, İngiliz hakimiyet bölgeleri olarak tanımlanmıştır.
Görülebildiği gibi İngiliz derin devleti, yaklaşık bir yüzyıl içinde, bütün Hindistan’a hakim olmuştur. Dikkat edilirse hakimiyet bölgeleri, genellikle Hindistan’ın ticaret yolları, metropolleri, kıyı kesimleri ve sınır bölgeleridir.
Afyon ticaretinin de, İngiliz derin devletinin etkisiyle geliştiği ve Hindistan üzerinden en önemli sömürü kaynaklarından biri haline getirildiği bilinmektedir. İngiltere’nin Hindistan’ı işgalinde tanınan bir figür olan Robert Clive, 1765 yılına kadar dünyanın afyon yetiştiriciliği bakımından en zengin arazilerini tam olarak kontrolü altına aldı.16 Bölgeye hakim olan ırkçı ve ürkütücü tabloya, ilerleyen yıllarda artık uyuşturucu ticareti de eklenmişti. İngiliz derin devleti, tıpkı Güney Afrika’da olduğu gibi, iyi bir pazar olduğunu düşündüğü Hindistan’da da idareyi ele alarak, halk arasında ayrılık çıkararak, ırkçılığı önemli bir koz olarak kullanarak, ülkenin kaynaklarını ele geçirerek ve uyuşturucu trafiğini kontrol altına alarak hakimiyet kurabilmişti.
Hindistan, o tarihten itibaren İngiliz derin devletinin pek çok propaganda projesini yürüttüğü bir ana üs haline gelmiştir. Bu projenin en önemli idari mercii ise, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi olmuştur. Dünyayı idare etmek adına kurulacak olan tüm gizli derneklerin ana karargahı olan bu şirket, İngiliz derin devletinin 19. yüzyıldan itibaren dünyaya hakimiyetinin temel adımını oluşturmaktadır.
idd 069 HintliYerliler IngilizlerinKolesi EastIndianCo İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
İngiliz derin devletinin Hindistan hakimiyeti sonrasında Hintli yerliler, bölgede yaşayan İngilizlerin kölesi konumuna gelmişlerdir.
idd 070 HintliYerliler IngilizlerinKolesi İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
O dönemlerde Hintliler için Hindistan’da yaşam, zengin İngilizlere hizmet etmek anlamına gelmektedir.
idd 071 HintliYerliler IngilizlerinKolesi İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
İngiliz derin devletinin sembolü olan filler, Hindistan’da, İngiliz ailelere hizmet etmek için yoğun olarak kullanılmıştır.

Kraliyet Akademisi (Royal Society)

idd 072 DarwininBulldoguThomasHuxley İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
“Darwin’in bulldog’u” olarak tanınan Thomas Huxley ve üyesi olduğu Kraliyet Akademisi’nin arması.
1660 yılında, İngiltere’nin kanlı bir iç savaştan çıkmasının hemen ardından oldukça karışık bir restorasyon dönemi başlamıştır. Kraliyet Bilimler Akademisi’nin (Royal Society) kuruluşu bu döneme rastlamaktadır. Kral 2. Charles, deneysel fiziğe merakı nedeniyle Kraliyet Akademisi’nin kuruluşunu teşvik etmiştir. Kraliyet Akademisi, daha önceki bölümlerden hatırlayacağımız gibi, Darwin’in “bulldog’u” olarak anılan Thomas Huxley’in üye olduğu bir kurumdur ve Huxley Darwinizmi yaygınlaştırmaya destek olmakla görevlendirilmiştir. Yine başta da belirttiğimiz gibi bu kurum, ateist masonlardan oluşmaktadır ve temel hedefi, mümkün olan en etkili yöntemlerle dinsizliği yaygınlaştırabilmektir. Darwinizmin yaygınlaştırılması da bu yöntemlerden biridir.
Kraliyet Akademisi’nin başlangıcı, Londra’da, “doğa felsefesi” problemlerini tartışmak üzere bir araya gelen bilim adamlarının 1645’ten itibaren “Invisible College” (Görünmez Okul) adıyla düzenledikleri gizli ve gayri resmi toplantılardır. Cromwell’in iktidarı döneminde, Operatif Mason Locaları’na üye olarak kabul edilmiş bilim adamları, ateist Mason localarının gizli toplantılarına katılıyor ve birbirlerini tanıma fırsatını elde ediyorlardı. (Operatif Mason Locaları, Ortaçağ’da katedralleri, sarayları, şatoları inşa eden mason localarıdır)
“Görünmez Okul” bu kişiler tarafından kurulmuştu. İngiliz filozof Sir Francis Bacon’un düşüncelerinin etkisinde Gül Haç Kardeşliği (16. yüzyılda Avrupa’da kurulan gizli bir örgüt) tarafından kurulan bu mason örgütü, sonradan Kraliyet Akademisi’ne dönüştürülecekti.
Kraliyet Akademisi’nin, döneminde bilinen bir homoseksüel olan Sir Francis Bacon’un, yine homoseksüel olan kişileri seçmesiyle oluşturulduğu ve 17. yüzyılın homoseksüellerini barındıran bir kurum olduğu bilinmektedir.17 Bu, günümüz Kraliyet Akademisi tarafından fazla dile getirilmese de, durumun böyle olduğu tarihi kaynaklar tarafından sıklıkla doğrulanmaktadır. Yine Kraliyet Akademisi’nin kurucularından bir rahip olan Dr. John Wilkins’in de homoseksüel olduğu belirtilmektedir. Homoseksüel rahip Dr. Wilkins, kendi evinde ve Wadham Koleji’nde (Wadham Koleji, Oxford Üniversitesi’ne bağlı fakültelerden bir tanesidir) ilk toplantıları yapmış, Kraliyet Akademisi’nin zeminini oluşturmuştur. Bir başka kurucu olan Sir Robert Moray de, İskoçyalı bir homoseksüeldir. Kurumun ilk üyelerinden olan ve daha sonraları Kraliyet Akademisi’nin başkanlığına getirilecek olan Robert Boyle de, İrlanda’da doğmuş bir homoseksüeldir.18
idd 073 KraliyetAkademisi InvisibleCollege İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
İngiliz derin devletinin sembolü olan filler, Hindistan’da, İngiliz ailelere hizmet etmek için yoğun olarak kullanılmıştır.
Yakın zamanda Kraliyet Akademisi tarafından Cambridge Üniversitesi’nden Doçent Dr. Bruno Perreau’ya, “What’s a family? Social Work and Gay Adoption in France and in the United Kingdom” (Aile nedir? Fransa ve İngiltere’de sosyal hizmet ve homoseksüellerin evlat edinmesi) isimli çalışması nedeniyle verilen ödül de, kurumun benzer düşüncelere hala destek verdiğini doğrulamaktadır.19
Kraliyet Akademisi’nin şekillenmesinde, Oxford’daki Wadham Koleji’nde 1648’lerde gerçekleşen toplantılar oldukça etkili olmuştur. Söz konusu cemiyetin de bilimsellik kisvesi altında kurulmasının en önemli sebebi, evrim fikrinin şekillenmesine yardımcı olmasıdır. 1800’lerde resmi anlamda geliştirilecek olan evrim safsatasının çıkış noktası, bu gizli vakıf ve yapılanmalar olmuştur. Gizli örgütlenmeler halinde, doğa felsefesinin tartışılmasıyla başlatılan bu hareket, aslında bilim adına bir aldatmacayı üretmek amacını taşımaktadır. Bunun başlangıcı da, söz konusu görünmez okullar olmuş ve ardından bu okullar, adı geçen homoseksüel yöneticilerin kontrolünde Kraliyet Akademisi adı altında kurumlaşmıştır.
idd 074 WadhamKoleji JohnWilkins RobertBoyle İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
1. Akademi’nin ilk toplantılarının yapıldığı Wadham Koleji
2. Homoseksüel rahip John Wilkins
3. Kraliyet Akademisi’nin başkanlarından homoseksüel Robert Boyle.
1703’te Kraliyet Akademisi’nin başkanı seçilmiş ve 1727’deki ölümüne kadar derneğin başkanlığını yürütmüş olan Isaac Newton’un mekanik evren anlayışı, Kraliyet Akademisi’nin din dışı felsefesini geliştirmesinde kullanılmıştır. Kraliyet Akademisi’nin tüm üyeleri, hem kitabını yayınlamadan önce hem de yayınladıktan sonra Darwin’e büyük destek vermiş ve katkılarda bulunmuşlardır.
Günümüzde, derin devlet faaliyetlerine destekçi olan kurumlardan sayılan Chatham House’un ilk temelleri Kraliyet Akademisi adıyla atılmıştır. Chatham House ve İngiliz derin devletinin istihbarat ve faaliyet kaynağı olan diğer kurumlara, daha sonraki bölümlerde yer verilecektir.

Yuvarlak Masa (Round Table)

İngiliz siyasetçi Cecil Rhodes, daha önce de tanıttığımız gibi, Anglosakson ırkının dünyaya hakim olmasını isteyen homoseksüel ve ırkçı bir kişilikti. Bu ırkın büyümek ve tüm dünyaya hakim olmak için var olmasını istiyordu. Son vasiyetinde şunları söylemişti:
İddia ediyorum ki, bizler dünyadaki ilk ırkız. Bu nedenle de dünyada ne kadar çok yer işgal edersek, bu insan ırkı için o kadar iyidir. İddia ediyorum ki, topraklarımıza kattığımız her bir arşın daha fazla İngiliz ırkının doğmasına sebep olacaktır. Aksi takdirde, bu ırk hiç meydana gelemezdi.20
idd 076 CecilRhodes Anglosakson YuvarlakMasa RaundTable İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
1. İngiliz bir ırkçı olan Cecil Rhodes, Anglosakson ırkının dünya hakimiyeti için Yuvarlak Masa hareketinin oluşmasını istiyordu.
3. Tüm Afrika’yı ayakları altına almış şekilde resmedilen Cecil Rhodes, İngiliz derin devletinin Afrika’ya yönelik planlarını uygulamaya koyan kişiydi.
Rhodes, Anglosakson ırkının hakimiyetini istiyor ve bunun için de dünya genelinde çeşitli toprakların işgal edilmesi gerektiğini düşünüyordu. İngiltere tarafından yönetilecek bir dünya devletini oluşturmak için de Yuvarlak Masa hareketinin oluşmasını istiyordu. Rhodes, Güney Afrika’da görevlendirilmiş bir siyasetçiydi. Güney Afrika’daki siyahilerin elindeki toprakları zorla alma ve o bölgelerde acımasızca hakimiyet kurma eylemlerini gerçekleştiren şahsiyetti. Bunu sağlamak için bölgede, özellikle bir kabileyi diğerine karşı kışkırtma eylemleri başlatmış ve çeşitli ayaklanmaların öncüsü olmuştur. Bu ayaklanmalar sonrasında Güney Afrika’nın kontrolünün tamamen İngiltere’nin eline geçmesini sağlamıştır. İngiliz sömürgelerinin ele alındığı bölümde Rhodes’un uygulamalarına detaylı olarak yer verilecektir. Rhodes’un zalim uygulamalarının en net özeti şu sözleri olmuştur: “Toprağı, zencilere tercih ederim.”21
idd 079 CecilRhodes AfrikaZenginYeraltiKaynaklari İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
İngiliz derin devleti, Afrika’yı zengin yeraltı kaynakları için hedeflediğini itiraf etmiş, Rhodes bu amaçla acımasız eylemler gerçekleştirmişti. Rhodes’un bir toplantı salonunda temsili resmi.
Vasiyetinde Rhodes’un Afrika ve Anglosakson ırkı için söylediği diğer ifadeleri şu şekildedir:
Afrika hala bizim için hazır olarak yatıyor, orayı almak bizim görevimiz. Daha fazla toprak elde etmek için her türlü fırsatı değerlendirmek bizim görevimiz ve şu düşünceyi sürekli olarak canlı tutmamız gerekir: Daha fazla toprak daha fazla Anglosakson ırkı demektir, ki bu ırk, dünyanın sahip olduğu en insani, en onurlu ırktır.22
Böylesine korkunç bir ırkçı zihniyet, dönemin İngiltere derin devletinin temel zihniyetini temsil ediyordu. Aynı dönemde Amerika’nın askeri yollarla kesin olarak ele geçirilemediğinin anlaşılması, derin devletin ırk silahını daha çok ön plana çıkarmasına sebep olacaktı. İngiliz derin devleti, kendi ırkını öncü kılabilmek için bu tarihten sonra öjeni politikalarına ağırlık verdi (Öjeni: Sakat ve hastaların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin çoğaltılması yoluyla bir insan ırkının “ıslah edilmesi” anlamına gelen kavram). Bu politikayı ayakta tutacak olan ise, Cecil Rhodes ve Lord Alfred Miner’ın Yuvarlak Masa (Round Table) hareketi olacaktı.
idd 080 OjeniToplumu RaundTable İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Yuvarlak Masa hareketinin meydana getirdiği “Öjeni Toplumu”, sakat ve yaşlıların elimine edilmesi fikrine dayanıyordu. Afrika’da gerçekleştirilen korkunç eylemler, kendini üstün ırk gören İngiliz derin devletinin acımasızlığını gösteriyordu.
Yuvarlak Masa hareketi, 1880’lerde ve 90’larda “öjeni” toplumu meydana getirdi. Öjeni toplumunun hedefi, “aşağı ırk olarak görülen insanların ıslah edilmesi, yani bir şekilde toplumdan elenmesi” gibi hastalıklı bir mantığa dayanıyordu. Bu korkunç sosyal Darwinist zihniyet, evrim fikrinin Darwin’den çok önce, bu derneklerde geliştirilmesiyle köklü şekilde yer bulmuş ve Darwin’den sonra ise açık bir politika şeklinde uygulanmıştır. Darwin’in de bu derneklerde ortaya çıkarılan bir mühendislik çalışması olduğunu tekrar hatırlatmak gerekir. İngiltere’de öjeni vahşetinin öncüsünün, Darwin’in kuzeni Francis Galton olduğunu da burada hatırlatalım. Darwin’in oğlu Leonard Darwin ise öjeni sapkınlığının İngiltere’deki savunucularından ve uygulayıcılarındandı. Ayrıca Winston Churchill de öjeni hareketine destek verenler arasındaydı.
idd 081 Somurgecilik Kolelik RaundTable İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
İngiliz derin devletinin emperyalizm fikrinin nasıl bir acımasızlık getirdiği, özellikle Afrika’da yaşanan zulüm ile çok iyi anlaşılmaktadır. Korkunç yöntemlerle uygulanan sömürgecilik ve kölelik, bugün farklı isimler altında hala sürmektedir.
Bu kişilere göre asıl ırk, İngilizlerin temsil ettiği Anglosakson ırktır; onun dışındakiler ise bir şekilde elenmelidir. Bu uğurda yapılan uygulamalar sırasında, kökleri büyük ölçüde İngiliz İmparatorluğuna dayanan Amerika da, Anglosakson dünya devletine dahil edilmeli, eyaletlerdeki mal varlıkları İngiltere tarafından kontrol edilmelidir.23
Yuvarlak Masa yöneticileri, söz konusu hedefin gerçekleşebilmesi için, ülkelere ait tüm üretim malzemelerini, tüm finans sektörünü ve bilim kurumlarını ele geçirmeleri gerektiğini düşünmüşlerdir. Hedef, bir nevi “polis devleti” gibi özel bir yapı kurarak bu yapının dünyada üstün ırkı hakim kılması ve dünyadaki diğer ırkları yok ederek, kalanları da sömürgeleştirerek tek bir dünya devleti elde edilmesidir.
idd 083 Somurgecilik Kolelik RaundTable İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Güney Afrika’yı kana bulayan aşırı ırkçılık (apartheid) rejimi, Cecil Rhodes’un Güney Afrika’daki korkunç ırkçı uygulamalarının bir sonucudur.
idd 084 RoudTable BaglantiSemasi İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
A. YUVARLAK MASA
a. ABD
b. Avrupa-ABD Küresel
c. Çevresel Öjeni
d. Birleşik Krallık Küresel
e. ABD-Avrupa Japonya
1. DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ
2. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
3. BILDERBERG GRUBU
4. ROMA KULUBÜ
5. CHATHAM HOUSE
6. TRILATERAL KOMİSYON
Cecil Rhodes’un Yuvarlak Masa hareketi, temelde Güney Afrika’yı imparatorluk ağının merkezi olarak görmüş ve orada konumlanmıştır. Güney Afrika’da şekillenen ve korkunç katliamlara sebep olan apartheid (aşırı ırkçılık) rejimi, bu kişinin korkunç ırkçı politikalarının bir sonucudur.
Yuvarlak Masa’nın kuruluşunu gerçekleştiren Illuminati yapılanmaları daha sonra Bilderberg Group, the Royal Institute of International Affairs yani diğer adıyla Chatham House, CFR, The Trilateral Komisyon ve Roma Kulübü gibi derneklerin de kuruluşuna öncü olmuştur. Bu dernekler, İngiliz derin devletinin desteğini alan ve özellikle uluslararası faaliyetleri gerçekleştirmek üzere organize olmuş derneklerdir. (Illuminati: 1 Mayıs 1776’da kurulmuş olan; zihin kontrolü uygulayarak, hükümetleri ve kuruluşları ele geçirerek Yeni Dünya Düzeni’ni sağlamak amacıyla hareket ettiği iddia edilen, monarşileri yıkmayı, dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak sosyal düzeni alt üst etmeyi planladığı öne sürülen gizli yapılanmadır.)
idd 085 RaundTable RhodesMustfallen İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
#RhodesMustFall – (Rhodes Yıkılmalı)
9 Mart 2015 tarihinde, Cape Town Üniversitesi bahçesinde bulunan Cecil Rhodes heykelinin yıkılması için başlatılan protesto eylemleri, dünya çapında büyük bir destek gördü. 9 Nisan 2015 tarihinde üniversite konseyinin kararı ile heykel yıkılarak kaldırıldı.
Bu eylem, Güney Afrika halkının, Cecil Rhodes ve onun temsil ettiği İngiliz derin devletine yönelik öfkesini temsil etmektedir. Geçmişte yaşanan ırkçı eylemler, Güney Afrika halkının hala zihnindedir. Bu sapkın zihniyetin etkileri ise, ırkçılığı canlı tutmak isteyen çeşitli kesimler içinde hala görülmektedir.

300’ler Komitesi (Committee of 300)

1727 tarihinde kurulan 300’ler Komitesi veya diğer adıyla Olimpos, Yuvarlak Masa da dahil olmak üzere derin devlet adına hareket eden tüm gizli örgütlerin ana karargahı konumundadır. Şu an her ne kadar Amerika ağırlıklı faaliyet yapsa da İngiliz aristokratları tarafından kurulmuştur. Bu kurumun özellikle politikayı, ticareti, banka sistemlerini, medyayı ve askeri sistemi organize ettiği bilinmektedir. Chatham House, CFR, Bilderberg Grubu, Trilateral Komisyon, Masonlar, Gül-Haç Kardeşliği, Roma Kulübü, RAND Corporation, PNAC (The Project for the New American Century – Washington merkezli yeni-muhafazakar görüşlü think-tank), 13’ler Kraliyet Konseyi gibi dünyada pek çok olaya yön vermekte olan komite ve vakıfların yönetimi ve kontrolü, uzun zaman varlığı gizli tutulmuş olan 300’ler Komitesi’ne bağlıdır. Komite, merkez bankaları gibi büyük finansal kurumları ve hükümetleri denetim altında tutabilmek için Yuvarlak Masa gruplarının tümünü, düşünce kuruluşlarını ve pek çok gizli kurumu içine alan bir ağ kullanmaktadır.24
idd 086 ChathamHouse 300lerKomitesi İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Chatham House, Bilderberg Group, CFR gibi günümüzde dünyada pek çok olaya yön vermekte olan komite ve vakıfların yönetimi, gizli bir yapılanma olan 300’ler Komitesi’ne bağlıdır. Komite’nin kökeni ise İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ne dayanmaktadır.
George H. W. Bush da dahil olmak üzere pek çok ABD başkanının Chatham House’un etkisi altında kararlar aldığı bilinmektedir. Bu kurum da talimatlarını 300’ler Komitesi’nin yüksek yönetim halkası olan Olimpos’tan almaktadır.25 Olimpos ismi, söz konusu grubun kendilerini sözde Olimpos tanrıları kadar güçlü saymalarından ileri gelen sembolik bir isimdir ve komitenin kendisini ne kadar yüceltip güçlü gördüğünün de bir ifadesidir.26 1991 yılındaki Körfez Savaşı’nda, 300’ler Komitesi kararları doğrultusunda, Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin, Kuveyt’i İngiliz kontrolü altına getirmek amacıyla kullanıldığı artık bir sır değildir.27
Eski istihbaratçı Dr. John Coleman’ın yaptığı araştırmalara göre 300’ler Komitesi, İngiltere’nin en eski kuruluşu İngiliz Doğu Hindistan Şirketi ile doğrudan bağlantılıdır. Doğu Hindistan Şirketi’nin bir çok üst düzey yöneticisinin komünist olduğu bilinmelidir. Daha önce detaylarını anlattığımız gibi Hindistan’da İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’nin önayak olmasıyla geliştirilen afyon ticareti, önce şirketin kendisinin, ardından da onun bünyesinde kurulan 300’ler Komitesi’nin oldukça güçlenmesine sebep olmuştur. Parayla güçlenen bu kurum, giderek dünyayı yönetmeye başlamıştır.
idd 088 IngSomurgesi Ulkeler 300lerKo İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Yukardaki çizim, İngiltere’nin liderliğinde bir dünya düzeni planını temsil etmektedir. Plana göre diğer devletler, İngiltere’nin sömürgesi olarak var olacaklardır.
Gerek İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, gerekse onun izinden gelen 300’ler Komitesi’nin derin devlet kökenli liderlerinin genel olarak Hristiyanlık, Müslümanlık, Musevilik gibi tüm hak dinlere karşı nefret gösterdikleri bilinmektedir. Illimunati, özellikle bu amaç için kurulmuş bir gizli yapılanmadır. Illimunati’nin kurucularından Adam Weishaupt’un 1 Mayıs 1776’da yaptığı şu açıklama, söz konusu derin devlet kurumlarının politikalarını anlamak bakımından önem taşır:
Sırrımız şudur: Eğer dinleri yok edeceksek kendimizi tam dindar göstermeliyiz. Unutmayın ki, amaca bizi ulaştıran her yol mübahtır ve iyi insanlar kötülerin yaptıkları gibi amaçlarına ulaşmak için her yolu denemelidirler. Bunu yapmanın tek yolu gizli bir cemaat olarak çalışmak, sessizlik içinde devlet yönetimlerini ele geçirmek ve onların olanaklarını kendi amaçlarımız için kullanmaktır. Bu, düzenin amacı Hristiyanlık ve tüm dinlerin yok edilmesi ve tüm sivil hükümetlerin devrilmesidir. 28
idd 093 PolPot TuolSlengHapishanesi KizilKmerlerin İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
1. 2. Pol Pot rejiminin soykırım planlarının temeli, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nda yüksek bir pozisyonda olan Roma Kulübü üyesi Thomas Enders tarafından atılmıştır.
3. 4. Tuol Sleng Hapishanesi, Kızıl Kmerlerin elinden alınıp Soykırım Müzesi haline gelmiştir. Aşağıda görülen ve o dönemde kullanılan işkence aleti, bu müzede sergilenmektedir.
Bu fikir sistemi ile ortaya çıkan İngiliz derin devlet kurumları, gerçekten de amaçlarını bu yönde geliştirmişlerdir. Kuruldukları dönemden bu yana hedefleri, özellikle tüm İbrahimi dinlerin toplum içinde etkisini yitirmesini sağlamak ve çeşitli darbelerle sivil hükümetleri ortadan kaldırıp, kendilerine bağlı hükümetler dizayn etmek olmuştur. İngiliz bir Hasidik Musevi ve aynı zamanda Siyonist hareketin Amerika’daki liderlerinden olan gazeteci Jacob de Haas, dünyayı üç yüz insanın yönettiğini, hatta bunların Wilson gibi Amerikan başkanlarını seçtiklerini ve bu insanların Paris Milletler Cemiyeti toplantısına kimlerin eşlik edeceğini bile belirlediklerini açıklamaktadır. 29
Alman devlet adamı Walther Rathenau, 24 Aralık 1921 tarihinde basılan makalesinin bir bölümünde şunları söylemiştir:
Birbirini tanıyan sadece üç yüz adam Avrupa’yı idare etmektedir. Bu adamlar haleflerini kendi çevrelerinden seçerler. Bu adamların, tasvip etmedikleri her devleti yok edecek araçları bulunmaktadır. 30
Bu açıklamaları nedeniyle Jacob de Haas da, Walther Rathenau da, esrarengiz suikastlarla öldürülmüşlerdir…
300’ler Komitesi’nin de, tıpkı Yuvarlak Masa ve İngiliz derin devletinin etkisindeki diğer komitelerde olduğu gibi İngiliz ırk üstünlüğü kavramına uygun olarak hareket ettiğini burada hatırlamak gerekmektedir. Onlar için daha küçük bir dünya, idaresi daha kolay bir dünyadır. Onlara göre dünyanın kaynakları değerlidir; ama bunlar “gereksiz” halk toplulukları tarafından sürekli olarak tüketilmektedir. Bu kişiler kendi ırklarının mutlak varlığını, bu sözde “sorun” için tek çözüm olarak görmektedirler. İngiliz derin devletinin gizli kurumlarının hedeflerini ise Dr. John Coleman şu şekilde açıklamıştır:
İncil’in Yaratılış Bab’ında belirtilen “üre ve dünyayı fethet” emri ancak uzun vadeli işlerin güvencesi olan endüstriyel iş pazarının yok edilmesiyle durdurulabilir. Bunu gerçekleştirmenin yolu Hristiyanlığa saldırmak, yavaşça endüstriyel ülkeleri çökertmek, 300’ler Komitesi’nce gereksiz görülen ve “nüfus fazlalığı” oluşturan yüz milyonlarca insanın imha edilmeleri ve Komite’nin küresel planına karşı çıkan her liderin ortadan kaldırılmasından geçmektedir.31
idd 095 TarihinBilimSahtekarligi CizimlerleEvrim İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
SAHTE
Sürekli karışımıza çıkan sahte çizimlerle İngiliz derin devleti, bilinçaltı telkini ile evrimi reddedilemez hale getirmeye çalışmaktadır. Oysa evrim, tarihin en büyük bilim sahtekarlığıdır.
Bu hedefi gerçekleştirebilmek için 300’ler Komitesi, İngiliz derin devletine bağlı tüm kurumların yaptığı gibi kendisine bir yayılma ve genişleme politikası belirlemiştir. Bu politikaya uygun olarak yapılması gerekenler vardır. 300’ler Komitesi’nin ileriye dönük planları, örgütün kurulduğu günden bu yana canlıdır ve çeşitli aşamalarla safha safha hayata geçirilmektedir. Bu aşamalar şöyle özetlenebilir:
◉ Güçsüz devletleri sömüren bir para politikasıyla ortaya çıkan ve finansal güçle yükselen 300’ler Komitesi, ilk olarak tüm dinlerin ve para politikalarının tek elden yönetildiği bir dünya düzenini arzulamaktadır. Bu, İngiltere’nin başı çektiği ve İngiltere’nin hakim olduğu bir dünya düzeni olmalıdır. Bunun için ilk olarak dinlerin kontrol altına alınması gerektiğine inanılmaktadır. 1700’lerde planlarını Hristiyanlık üzerine yapmış olan derin devlet temsilcileri, 1920’lerden itibaren bütün kiliselerin bir araya toplandığı bir düzeni kurgulamaya başlamışlardır. Böylelikle din ve inançları tümüyle ve bir anda reddetmeyecek ve tepkilere maruz kalmayacak ama tüm din ve inançları tek elden kontrol edebileceklerdir. Şu belirtilmelidir ki, söz konusu tek kilise, herhangi bir dinin temsilcisi olmayan, tamamen kurgulanmış bir sahte dinin sahte kilisesi olacaktır.
◉ Bağımsız devletlerin yönetimini ele geçirebilmek, onların sosyal sistemlerini ele geçirmekle mümkün olabilmektedir. Bunun için sadece liderlerin değil halkların da kontrol altına alınması şarttır. 300’ler Komitesi, bunu sağlayabilmek için özellikle hedeflediği ülkeler içinde tüm ulusal, milliyetçi düşünceleri ortadan kaldıracak bir strateji belirlemiştir. Milliyetçi değerler ortadan kalktığında, halkın uğruna mücadele edebileceği hiçbir şey kalmamış olacak ve liderlerin kontrol altına alınmasıyla bu halklar zaten kolaylıkla himaye altına girebilecektir. Bugün, Irak gibi ülkelerde uygulanan usul tam olarak bu olmuştur.
◉ Homoseksüelliği yaygınlaştırarak insanlar arasında kabul edilir hale getirmek önemli bir hedeftir. Bunun için ünlü şarkıcıların konserlerinde, Talk Show’larda, maçlarda seyircilerin önünde yapılan homoseksüel törenleri; moda, yemek, yarışma programlarında homoseksüellerin ön plana çıkarılması; rahip ve imam görümündeki homoseksüellerin yüceltilmesi; film ve dizi filmlerde homoseksüelliğin makul hatta özenilir bir yaşam şekli olarak gösterilmesi; basın-yayın yoluyla toplumda homoseksüelliğin reddedilemez bir “gerçek” olduğunun empoze edilmesi söz konusu derin devlet komitesinin başlıca görevlerinden biri haline gelmiştir. Homoseksüelliği dini ve ahlaki değerlerden dolayı kabul etmeyenlerin toplumdan dışlanması, kitle çalışmalarıyla onların susturulması ve bu toplum mühendisliğini kullanarak söz konusu sapkınlığın dünyanın her yerinde adeta meşru hale getirilmesi yıllardır sistemli olarak kurgulanmaktadır. Okullarda bu propaganda yoğun olarak yapılmaktadır. Okul kulüplerinde homoseksüellere ayrıcalık tanınması, okullarda homoseksüelliği hoş karşılamayan öğrencilerin sosyal çevrelerinden ve okullarından dışlanması aynı mühendislik çalışmasının bir parçasıdır.
◉ Piyasalarda uyuşturucu maddeleri artırmak, bu maddeleri yasal hale getirmek ve toplum içinde dejenerasyonun kapsamını artırmak söz konusu komitenin hedefleri arasındadır. Aile kurumu, dejenere edilmesi gereken en önemli kurum olarak görülmektedir. Çünkü aile değerlerini kaybetmiş toplumların çöküşe daha hızlı şekilde gittikleri aşikardır. Gençleri ümitsiz, amaçsız hale getirmek planın en önemli parçasıdır. İşsizliğin bunu körükleyeceği düşünülmüş ve 300’ler Komitesi de, Roma Kulübü idarecileri de işsizliğin artmasıyla isteksiz bir gençliğin gitgide batağa sürükleneceğini planlamışlardır. Bu konumdaki genç neslin uyuşturucu ve dejenerasyona daha fazla meyledeceği ve aile kurumunun tüm bunların sonucunda yıkılacağı hesaplanmıştır. Şu unutulmamalıdır ki, aile kurumlarının yıkılıp yok edilmesi komünist toplumlarının öncelikli ve en önemli özlemidir. 300’ler Komitesi’nin komünist-sosyalist liderlerinin öncelikle aile kurumlarını hedeflemesi bu nedenle sürpriz olmamaktadır.
◉ Özellikle büyük şehirlerde nüfus artışını durdurmak için çeşitli tedbirler almak yine Komite’nin diğer hedeflerindendir. Bu tedbirlere Pol Pot ve Stalin döneminde gerçekleştirilen soykırım yöntemleri de dahildir. Pol Pot rejiminin soykırım planlarının temelinin, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nda yüksek bir pozisyonda olan Roma Kulübü üyesi Thomas Enders tarafından atıldığını da burada belirtmek gerekmektedir. 300’ler Komitesi’nin Kamboçya’daki soykırımdan sorumlu kişileri yargı sürecine dahil etmeme çabaları da düşündürücüdür.32
idd 096 IngAfrikaSomurusu YeraltiZenginlikleri İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Ortadoğu ve Afrika’nın sahip olduğu ham maddeler, İngiliz derin devletinin kontrolü ve sömürüsü altındadır.
◉ Komite’ye yararı olacak başlıklar dışında tüm bilimsel araştırmalar durdurulmuştur. Bu konu, özellikle evrim teorisi ile ilişkili olarak dikkate alınmalıdır. Keza, bilimsel deliller her yönden evrim teorisinin geçersizliğini ispat etmektedir. Oysa evrim, daha önce de belirttiğimiz gibi, İngiliz derin devletinin bir planı olarak bu komite ve kurumlarda geliştirilmiş bir safsatadır. Dolayısıyla onlar için evrimi çürütecek herhangi bir delillin ortaya çıkarılmaması, okullarda okutulmaması, gündeme getirilmemesi çok önemlidir. Bu uğurda, bulunan 700 milyondan fazla fosil sürekli olarak kamuoyundan saklanmaktadır. Çünkü bu fosillerin hiçbir değişime uğramamış, yani evrim geçirmemiş canlılara ait olduğu açıktır ve yeryüzünde Darwinistlerin iddia ettiği şekilde değişime uğramış bir canlı kalıntısı yoktur. Ayrıca moleküler düzeyde evrim çok ciddi bir açmaz içinde olduğundan, bu konudaki bilimsel gelişmeler de sadece evrimle ilişkilendirilerek dile getirilmekte, sanki evrimin bir deliliymiş gibi sunulmaktadır. Oysa tek bir proteinin evrimcilerin iddia ettiği şekilde nasıl kendi kendine meydana gelebildiği hala açıklanamamıştır. Açıklanmasına da imkan yoktur; çünkü, bir proteinin oluşması için 100 ayrı proteinin var olması ve bu üretim işleminde yer alması gerekmektedir. Bu açmaz, evrimi yok eden en önemli delillerdendir. Dolayısıyla evrim çökmüş bir teori olmasına rağmen ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Şu durumda, toplum mühendisliğinin, özellikle bilimsel olarak çökmüş evrim teorisini korumak amacıyla yoğun olarak uygulandığı bilinmelidir. Şu anda okullara, üniversitelere, akademik kürsülere, basına, bilimsel eserlere ve yayınlara, hatta devletlere hakim olan Darwinist diktatörlük tümüyle 300’ler Komitesi ve onun yan kuruluşlarına aittir.
◉ Nüfus planlaması, daima söz konusu derin devlet kurumlarının en büyük hedefi olmuştur. 300’ler Komitesi de aynı hedeften yola çıkarak bir strateji belirlemiştir. Bu stratejiye göre gelişmiş ülkelerde çıkarılacak kontrollü savaşlarla nüfuslar azaltılacak, fakat üçüncü dünya ülkelerinde durum daha vahim olacaktır. O ülkelerde, tıpkı Thomas Malthus’un ürkütücü nüfus planlaması projesinde olduğu gibi salgın hastalıklar başlatılacak, Stalin’in uyguladığı açlık politikaları takip edilecek ve böylelikle İngiliz derin devleti kendince “gereksiz” gördüğü nüfustan kurtulmuş olacaktır (Burada hedeflenen söz konusu kişileri tenzih ederiz). Hedef, 2050 yılına kadar, Yuvarlak Masa’nın kurucularının bahsettiği bu sözde “gereksiz” kalabalıktan kurtulmaktır.
◉ Çeşitli ülkelerde, teşvik ve ayaklanma yöntemleriyle, çoğunlukla basını ve söz konusu ülkelerdeki bazı yancıları kullanarak krizler çıkarılması bir diğer hedeftir. Krizlerin başlangıç noktaları son derece basit ve önemsiz olsa da, propaganda yöntemleriyle kısa süre içinde halklar galeyana getirilecek ve önüne geçilemeyen isyanlar baş gösterecektir. Bu politika ile ülkelerin kendilerini yönetemedikleri algısı oluşturulacak ve o ülkenin mutlaka söz konusu Komite’nin idaresi altına girmesi gerektiği mesajı verilecektir. Bugün Ortadoğu’ya, Güney Amerika’ya, Afrika’ya, bazı Avrupa ülkelerine, hatta Amerika’ya bakıldığında bu sinsi sistemin işliyor olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Dünya ülkeleri, açık veya gizli yollarla İngiliz derin devleti tarafından yönetilmektedir ve söz konusu ülkelerin halkları, bilmedikleri bir güç tarafından farkında olmadan idare edilmekte ve duyarsızlaşmaktadırlar. Bunun en büyük olumsuz etkisi hem yöneticilere hem de halklara olmaktadır.
300’ler Komitesi’nin üyelerinden biri olan İngiliz filozof ve tarihçi Lord Bertrand Russell, Afrika için kurguladığı bu politikayı şöyle tarif etmektedir:
Eğer bir dünya hükümeti sorunsuz işlerse bazı ekonomik koşulların da yerine getirilmesi gerekecektir. Sanayide çeşitli ham maddelerin önemi büyüktür… İstenmeyen bir mülkiyete, sadece bireysel veya şirket mülkiyetlerini değil, aynı zamanda ayrı devletleri de eklememiz gerektiğini düşünüyorum. Yokluğunda sanayi faaliyetlerinin mümkün olmadığı ham maddeler, uluslararası otoriteye ait olmalı ve ayrı uluslara verilmelidir.33
idd 099 OrtaDogu DogalZenginlikler İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
1. Petrol
2. Yiyecek/İçecek
3. Metal/Mineraller
4. Kıymetli/Metal/Mineraller
5. Tekstil/Giyim
6. Makine/Nakliye
7. Elektronik
8. Diğer
1a. Petrol ve petrol ürünleri
1b. Petrol ürünleri ve kimyasallar
1c. Petrol ve Doğal Gaz
1d. Enerji Ürünleri
1e. Ham Petrol ve Doğal Gaz
1f. Ham petrol
2a. Turunçgil
2b. Çilek
3a. Pik Demiri
3b. Alüminyum
4a. Altın
4b. Mücevher
5a. Tekstil ve Gıda
5b. Giyim
6a. Taşıt
7a. Elektronik ve Yazılım
8a. Afyon
Ortadoğu’daki doğal kaynakları gösteren harita. Ortadoğu, tüm kaynaklarına ve zenginliğine rağmen, günümüzde bile İngiliz derin devletinin sömürgesi olmaktan kurtulamamıştır.
Russell’ın bahsettiği bu plan günümüzde büyük ölçüde uygulamaya geçmiştir. Ortadoğu’nun ve özellikle Afrika’nın sahip olduğu ham maddeler şu anda ayrı ulusların himayesi altındadır. Bu ayrı ulusları temsil eden her bir şirket de İngiliz derin devletinin kontrolü altındadır. Afrika’daki ham maddeler, tam olarak Russell’ın belirttiği gibi sanayiye muhtaçtır ve bu sanayi olmadan söz konusu ülke kendi ham maddesini çıkarıp işleyememektedir. Afrika’daki sistem, özellikle böylesine ilkel ve aciz bırakılmıştır. Bu mekanizma ile Afrika’nın zengin kaynakları, sürekli olarak İngiliz derin devletinin idaresi altında olacaktır.
◉ 300’ler Komitesi’nde çok sayıda “eğitmen” ve “lider” bulunmaktadır. Bunların tek görevi ise olabildiğince çok sayıdaki kitleleri, ani ve kabul edilemeyecek büyük değişikliklerin “bir anda olduğuna” ve bu yüzden de kabul edilmeleri gerektiğine inandırmaktır.34 Ülkelerdeki ayaklanmalar, savaşlar, darbeler hep bu sinsi alıştırma politikasının bir sonucudur.
◉ Ülkeler içinde gerçekleşecek olan isyan, kargaşa ve krizler ise mutlaka demokrasi adına gerçekleştirilmelidir. “Demokrasiye kavuşacağız” diyerek başlayan Arap Baharı, kendi kendine ve bağımsız başlamamıştır; bilinçlenen bir halkın bir kıvılcımla hareketlenen ani bir ayaklanması değildir. Arap Baharı, söz konusu Komite tarafından yıllar öncesinden planlanan Ortadoğu’yu ele geçirme projesinin bir aşamasıdır. Suriye’nin bugünkü hale gelmesi, Irak’ın karışıklıklardan kurtulamaması, Libya, Yemen ve Ortadoğu’nun diğer tüm bölgelerinin krizler içinde kaynaması İngiliz derin devletinin kurgulu bir planının sonucudur ve bu plan şu anda tasarlandığı gibi işlemektedir.
◉ Pek çok terör örgütü ile ilişkiler kurmak; legal devletleri, bağımsız ulusal hükümetleri bu terör gruplarıyla görüşmelere zorlamak da söz konusu Komite’nin görevleri arasındadır. Bunun için, her zaman olduğu gibi “demokrasi”, “insan hakları”, “temel hak ve özgürlükler” gibi sihirli kelimeler kullanılır. Bu durum, ülkemizde çok aleni bir şekilde yaşanmıştır. Hükümetimiz, terör örgütü PKK ile masaya oturtulmaya çalışılmış, fakat çok geçmeden burada oynanan oyunu fark etmiştir. Hükümetimizin ve Cumhurbaşkanımızın duyarlı tavrı neticesinde terör örgütü ile doğrudan mücadele başlatılmıştır. Ancak bu mücadele, İngiliz derin devletinin planlarına hiç uymadığından, Türkiye sürekli olarak Avrupa, özellikle de İngiltere tarafından baskı altına alınmış, Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda Türkiye’ye sürekli olarak tehditler savrulmuştur. Aynı anlarda PKK, doğrudan İngiliz derin devletinin idaresi altındaki kurumlar ve kişiler tarafından koruma altına alınmıştır. PKK konusunda oynanan bu oyuna ve bu konuda derin devlete yardımcı olan yancılar konusuna başka bir bölümde değinilecektir.

ABD, İngiliz Derin Devletinin Farkında mı?

İngiliz liderler çoğu zaman İngiliz derin devletinin politikalarını açıkça belirtmekten çekinmemişlerdir. Örneğin İngiltere eski Başbakanı Benjamin Disraeli’ye göre, “seçilmiş hükümetler pek nadiren halklarını yönetirler” ve halkın seçtiği kişilerin ipleri çok farklı kişilerin ellerindedir.35
Bu sözler ABD için de geçerlidir. ABD’nin ekonomisinden siyasetine kadar bütün sistemlerini ele geçirmek de daima 300’ler Komitesi’nin hedefi olmuştur. Kendisi de 300’ler Komitesi’nin bir üyesi olan Theodore Roosevelt’in şu sözleri, hükümetleri çoğunlukla derin devletlerin idare ettiğinin itirafı niteliğindedir:
Görünen hükümetin arka planında, halka karşı hiçbir sorumluluğu ve sadakati olmayan, görünmez bir hükümet hüküm sürmektedir. Bu görünmez hükümeti devirmek, bozuk iş dünyası ve bozuk siyaset arasındaki bu kutsal olmayan ittifakı lekelemek, günümüz siyasetçilerinin ilk önceliğidir.36
Roosevelt’in burada bahsini ettiği, halka dair hiçbir sorumluluğu olmayan derin güç, kuşkusuz ki İngiliz derin devletidir. 300’ler Komitesi’nin bir üyesi olarak Roosevelt, kendisinin de bir parçası olduğu bu derin yapılanmayı gayet iyi tanımaktadır. Her ne kadar halka karşı “bu görünmez hükümetin devrilmesi” gerektiğini belirtse de, böyle bir yapılanmanın mevcut şartlar içinde yıkılmasının güç olduğunu çok iyi bilmektedir.
ABD’nin 28. Başkanı olan Woodrow Wilson’un bu konudaki açıklamaları ise şöyledir:
İnsanlar için tasarlanmış hükümet, patronların ve onların işverenlerinin, yani özel menfaatlerin eline geçti. Tüm demokrasi formlarının üzerinde görünmez bir imparatorluk kuruldu.37
idd 100 TheodoreRoosevelt İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Kennedy, liderliği boyunca derin devletin himayesinden ve kirli oyunlarından şikayetçi olmuş ve her fırsatta bunu dile getirmiştir. Kennedy’nin doğru tespitleri korkunç bir şekilde karşılık bulmuş ve Amerikan Başkanı bir suikast ile öldürülmüştür.
Tüm demokrasi formlarının üzerindeki bu görünmez imparatorluk, kurumlarıyla ve gizliden gizliye hakim kıldığı sinsi politikalarıyla İngiliz derin devletidir.
Bir suikast ile öldürülen ABD’nin 35. Başkanı John F. Kennedy, İngiliz derin devletinin Amerika üzerindeki kontrolünün farkında olan ve bunu her fırsatta eleştiren bir başkan olmuştur. Bu açık sözlülüğü ve derin devleti ifşa etme çabası, onu ölüme götüren en önemli sebeptir. Kennedy, kendi döneminde, federal rezerv bankacılığını pasifize etme girişimiyle de derin devletin dikkatini çekmiştir. Rezerv bankacılığını kendilerince büyük emeklerle inşa etmiş olan Komite, bunun kendilerinden bağımsız olarak elimine edilmesine hiç de razı gelmemiştir.
Eski istihbaratçı Dr. John Coleman, Kennedy suikastının FBI ve CIA’in de dahil edildiği bir MI6 operasyonu olduğunu belirtmektedir. Şu belirtilmelidir ki, İngiliz istihbarat kurumu içinde kuşkusuz önemli görevler yapan gerçek vatanseverler ve dürüst insanlar vardır. Fakat pek çok devlet başkanı ve istihbarat kurumu gibi İngiliz istihbarat kurumu MI6’nın da İngiliz derin devleti himayesinde olduğu unutulmamalıdır.
Coleman, Kennedy suikastı öncesinde başkanın, tüm güvenlik servislerinden ve korumalarından mahrum edildiğini belirtmektedir. Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nin, başkanı korumak için yaptığı başvurunun, gizli servis tarafından geri çevrildiğini belgelemektedir. Kennedy suikastının gerçekten de özel bir istihbarat faaliyeti olduğu ve derin devletin yöntemleriyle gerçekleştirildiği bugün kapsamlı delillerle bilinen bir gerçektir. Bu deliller, İngiltere-ABD ilişkisinin konu alındığı ilerleyen bölümlerde detaylı olarak incelenecektir.
Burada önemli olan, sisteme muhalif olan devlet başkanlarının maruz kaldığı dehşet verici durumdur. Kennedy, her fırsatta derin devletin himayesinden şikayetçi olmuş ve bunu dile getirmiştir. Kennedy’nin 27 Nisan 1961’de, New York Waldrof-Astoria Oteli’nde, Amerikan Gazete Yayıncıları Derneği’ne hitaben yaptığı konuşmasındaki şu sözleri, derin devletin legal hükümetlere etkisini göstermek bakımından manidardır:
Gizlilik sözcüğü, özgür ve açık bir toplumda tiksindiricidir. Bizler insan olarak doğamız ve tarihimiz gereği gizli topluluklara, gizli yeminlere ve gizli işlemlere karşıyızdır. Karşı olduğumuz, dünyayı sarmış durumda olan ve öncelikle, kendi etki alanını genişletmek için gizli saklı amaçlara dayanan kocaman ve acımasız bir komplodur. Bu komplo, saldırı yerine içimize sızmaya, seçim yerine hükümeti yıkmaya ve devirmeye, özgür seçme hakkı yerine korkutmaya ve karışıklığa dayalı bir komplodur. Bu öyle bir sistemdir ki, muazzam miktarda insani ve maddi kaynakları, sıkıca ördüğü askeri, diplomatik, istihbari, ekonomik, bilimsel ve siyasi operasyonlarla birleştirerek, yüksek verimli bir makine haline getirip, emellerine doğru sürükler. Onun hazırlıkları gizlenir, belli edilmez, yayınlanmaz. Onların hataları gömülür, gazete manşetlerinde göremezsiniz. Onun muhalifleri susturulur, övülmez. Hiçbir harcamaları sorgulanmaz, hiçbir sırları açığa çıkmaz. … Önemli bir vazife olan Amerikan halkını uyarma ve aydınlatma konusunda sizlerden yardım istiyorum. Sizin yardımınız sayesinde rahatlıkla şunu söyleyebilirim: İnsan doğduğu şekilde olacaktır, özgür ve bağımsız.38
Kennedy’nin bu doğru tespitleri, oldukça korkunç bir şekilde karşılık görmüştür. Bu örnek, aslında, derin devleti ifşa etmeye çalışan liderlerin nasıl sindirildiğinin açık göstergesidir. Bu yolla pek çok lider korkutulmuş ve kendilerine dayatılanı yapmak zorunda kalmışlardır. Görüldüğü gibi süper güç ABD bile, bu korkunç sistemin bir kölesi olmaktan kurtulamamaktadır.
idd 103 Kennedy Suikast İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Theodore Roosevelt, kendisinin de bir parçası olduğu derin yapılanmayı çok iyi tanımaktadır. Görünen hükümetlerin ardında görünmeyen hükümetlerin hüküm sürdüğünü açıkça dile getirmiştir.
Hedef “Komünist ABD”
İngiliz derin devletinin, tüm dünyayı olduğu gibi ABD’yi ele geçirmiş olduğunu genel hatlarıyla gördük. Yukarıda bahsini ettiğimiz Amerikan başkanlarının derin devlet ile ilgili sözleri de bunu teyit eder niteliktedir. İngiliz derin devletinin Amerika hakimiyetine ilerleyen bölümlerde detaylı olarak değinilecektir.
Burada belirtilmesi gereken, 300’ler Komitesi ve bunun gibi İngiliz derin devletinin idaresi altındaki komiteler tarafından ABD’nin “komünistleştirilme” çabasıdır. Bu çaba, geçmişten bugüne kadar devam etmiş ve gizli bir sosyalist olan Obama’nın iki dönem başkanlığıyla oldukça ileri bir seviyeye ulaşmıştır.
300’ler Komitesi’nin organizasyon yapısı, İngiltere’nin eski ticari kuruluşu olup zaman içinde Doğu Hindistan Şirketi ve İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ne dönüşen firma yapılanmasına tıpatıp benzemektedir. Bu gizli örgüt daima Amerika’yı sosyalist-komünist bir devlet haline getirmeyi amaçlamıştır. Burada amaç bellidir: Amerika’da komünist düzeni hakim kıldıktan ve ABD üzerinde İngiliz idaresini kurduktan sonra diğer çağdaş ülkeleri denetim altına almak oldukça kolaylaşacaktır.39
İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, komünizmi bir sistem olarak dünyaya yerleştiren derin devlet kurumudur. Komünizmin böylesine yerleşik bir hal alması ve pek çok ülkede yaşam bulması söz konusu kurumun faaliyetleri sonucu gerçekleşmiştir. İngiliz derin devletine göre Amerika’da da bu sistemin yerleşik kılınması gerekmektedir. Çünkü ABD, mutlaka kendi köklerine dönmeli ve İngiliz hakimiyeti altına girmelidir. Bunun için öncelikle eyalet ve federal anayasaların ortadan kaldırılması gerekmektedir. İngiliz derin devletinin çabası uzun zamandır bu yöndedir.
idd 105 PearlHarbour İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Pearl Harbour saldırısının, İngiliz derin devleti kurumları tarafından finanse edilen kasıtlı bir saldırı olduğu, ele geçen bilgiler arasındadır. Bu saldırı ile ABD’nin savaşa girmesi sağlanmış ve Japonya’ya atılan atom bombaları ile II. Dünya Savaşı sona ermiştir.
Dr. John Coleman, yaptığı araştırmalar sonucunda, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi ve 300’ler Komitesi’ne bağlı olan Pasifik İlişkileri Enstitüsü’nün, 7 Aralık 1941 yılında Japonlarca gerçekleştirilen Pearl Harbour saldırısını finanse ettiğini belirtmektedir.40 Bilindiği gibi Pearl Harbour saldırısı ABD’yi, İngiltere’nin yanında II. Dünya Savaşı’na girmeye mecbur kılmıştır. Bu saldırı, ABD’nin İngiltere ile müttefik olarak savaşa girmesini isteyen Roosevelt için önemli bir koz olmuştur. Ayrıca bu saldırı sonrası, İngiltere tarafından uzun zamandır yapılan “Almanya’nın ABD’yi işgal etmek istediğine” yönelik propaganda çok geniş kitlelere yaygınlaştırılabilmiştir. Böylece ABD’nin savaşa katılması için tüm sebepler suni olarak oluşturulabilmiştir.
Pearl Harbour saldırısından Roosevelt’in bir ay öncesinden beri haberinin olduğu gizli bilgiler arasındadır. Bu saldırı sonrasında Japonların yeni saldırılar planladığına dair iddialar ayyuka çıkmış ve bu iddialar, yüzbinlerce kişinin yaşamını yitirdiği Tokyo bombardımanı ve iki atom bombası faciasını beraberinde getirmiştir. Amerika’nın savaştaki bu “desteği”, İngilizlerin içinde bulunduğu ittifakın savaşı kazanmasını sağlamıştır.
Görülebildiği gibi Amerika, geçmişten beri İngiliz derin devletinin hegemonyasında hareket etmek zorunda kalmış bir güçtür. Amerika’nın komünistleştirilmesi planı da geçmişten beri İngiliz derin devletinin gündeminde olan ve sistematik olarak uygulanan bir plandır. Aslında Amerika üzerinde geliştirilen bu politika zaman içinde kendisini çok daha açık şekilde göstermiştir. Önce ABD’nin anti-komünist kimliği ön plana çıkarılmış ve ABD, bu uğurda Kore ve Vietnam’da savaşmayı dahi göze almıştır. Bu, yine bir derin devlet planıdır ve dünyanın emperyalist gücünün kati ve kesin olarak komünizme karşı olduğunu vurgulamak için gösterilmiş bir çabadır. Fakat bütün bunlar olurken, ABD’yi komünizme doğru götüren aşamaların hepsi teker teker yerine getirilmiş ve bugün ABD, komünizm belasına her zamankinden daha fazla yaklaşmıştır.
Komünizm Karşıtı ABD’nin Sosyalist Lideri
İki dönem boyunca ABD başkanı olarak görev yapmış olan Obama, ilk seçildiğinde savaş karşıtı politikalarıyla gündeme gelmiş ilk siyahi başkan olması ve özellikle ailesinin Müslüman kimliğe sahip olması nedeniyle hem savaş karşıtları nezdinde hem de dindarlar çerçevesinde büyük bir destek görmüştü. Obama şu an görevini devretmiştir. Fakat Obama’nın, ABD askerlerini Ortadoğu’dan çekme vaatlerinin zemin bulmadığı, Guantanamo’nun kapatılmadığı ve ABD’nin hava gücü ile Ortadoğu’ya halen müdahil olduğu bir gerçektir. Burada üzerinde durulması gereken, Obama’nın, başlarda ön plana çıkmamış olan sosyalist-komünist kişiliğidir.
Obama’nın senatör koltuğu kazanmasının ardından Amerikan Komünist Partisi’nin resmi açıklaması şu şekilde olmuştur: “Bu politik bağımsızlık alanında tarihi bir başarıdır”. Obama’nın başkanlık seçimlerini kazandığının ilan edilmesiyle söz konusu partinin internet sitesinde, “Partimiz birinci seçimde Obama’yı aktif olarak desteklemiştir” yazılmıştır. Nitekim Komünist Parti lideri John Bachtell 2015 yılında Obama’nın ilk başkanlık yarışında kendisine tüm eyaletlerde destek verdiklerini açıklamıştır.
idd 107 Obama IOWA HedefABD İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Obama, Iowa’da Demokrat Parti adaylığı için seçimleri kazandığında, Komünist Parti bu zaferi, “diyalektik bir sıçrama” olarak tanımlamıştı.
idd 109 Obama WilliamCharlesAyers BernardineDorhn İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
Obama’ya kampanyası boyunca destek veren Bill Ayers (William Charles Ayers) ve Bernardine Dorhn, geçmişte FBI tarafından aranan iki radikal Marksisttir.
2004 yılında Obama Iowa Demokrat Parti adaylığı için seçimleri kazandığında, Komünist Parti haftalık gazetesinde yayınlanan kutlama metninde şunlar yazılmıştır: “Bu zafer ilerici bir adımdan da öte, bir diyalektik sıçramadır. Marks eserlerinde defalarca bu sıçramaların bir devrimsel köstebek tarafından yapılabileceğini yazmıştır. Öyle ki bu köstebek çoğu zaman öyle derinlerde ilerler ki hareketi asla yüzeydekileri ele vermez.41
Obama, gençliğinde komünist grupların sempatizanı olarak konferanslara katıldığını, hayatını anlatan bir kitap için verdiği röportajda David Mendel’e anlatmıştır.
Obama’ya başkanlık yarışında destek verenler hep komünist ve Marksist geçmişi olan kimselerdir. Örneğin Obama’nın senatör seçilmesi için destek kampanyasını başlatan ve yöneten Bill Ayers ve Bernardine Dorhn, Vietnam Savaşı döneminin en radikal iki Marksistidir. Obama’yı siyasete sokan ve siyasette akıl hocası olarak bilinen Alice Palmer, Sovyetler döneminde Sovyetler’e girmesine ve 27. Komünist Kongre’ye katılmasına izin verilen ilk siyahi Amerikalı gazetecidir. Obama’nın en yakın danışmanları olan Valerie Jarrett ve David Axelrod’un aileleri komünisttir. Obama’nın bağlı olduğu kilise, neo-Marksist Liberteryen teolojiyi takip eden kilise olarak bilinmektedir. Bu kilisenin rahiplerinden ve Obama’nın akıl hocalarından biri olan Addie Wyatt, Amerikan Komünist Partisi üyelerinden biridir.
Obama’nın uyguladığı ekonomik program da Marksist-Leninist ekonomik programı olarak nitelendirilmektedir.

Roma Kulübü (Club of Rome)

1940’larda İngiltere Kraliçesi Elizabeth, 31 farklı ülke toprağını kontrol ediyordu. Dünya kara parçalarının 6’da biri ona aitti ve bu toprakların değeri 28 trilyon dolar idi. II. Dünya Savaşı sonrası değişen dengeler, İngiliz derin devletinin farklı yapılanmalara yönelmesine neden olmuştur. Bunlardan biri de Roma Kulübü’dür.
Pek çok insan Roma Kulübü’nü, İtalya’da kurulmasından ve Katolik Kilisesi’ne bağlı olmasından dolayı kendi halinde özerk bir kurum olarak algılamaktadır. Oysa Roma Kulübü, 300’ler Komitesi’nin önemli bir parçası ve İngiliz derin devletinin farklı isimde faaliyet yapan bir koludur.
Roma Kulübü ve Bilderberg Grubu, 300’ler Komitesi’nin en önemli dış siyaset kurumlarıdırlar. Daha önce 300’ler Komitesi hedeflerini incelerken bahsettiğimiz “tek dünya devleti”, Roma Kulübü tarafından hayata geçirilecek şekilde inşa edilmiştir. Tek dünya devleti, başında İngiltere’nin olduğu, tüm dünyayı İngiliz derin devletinin yönettiği, tüm kaynakların İngiliz derin devletine aktığı bir sistemi ifade eder. Buna göre, yine daha önce belirttiğimiz gibi İbrahimi dinlerden farklı “tek bir din” olacak, insanları kapsamlı olarak dinsizleştirmek mümkün olmadığı için onların sahte bir din anlayışı etrafında toplanmaları sağlanacaktır. Böylelikle insanlar, İlahi dinlerin etkisinden çıkarılacak ve İngiliz derin devletinin dediklerini yapar hale geleceklerdir.
idd 111 BirlesikKirallik 1945 harita İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
1. Birleşik Krallık
2. İngiliz Sömürgeleri
3. Fransa
4. Portekiz
5. İspanya
6. Hollanda
7. Belçika
8. ABD
1945
I. Dünya Savaşı sonrasına ait olan bu haritada kırmızı bölgeler doğrudan İngiltere’ye bağlı ülkeleri, pembe bölgeler ise İngiltere sömürgesi haline gelen ülkeleri temsil etmektedir.
Tek dünya düzeni, özellikle 1990’lardan sonra belirginleşse de, geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanmaktadır. ABD’nin kuruluşundan maruz kaldığı iç savaşa kadar her detay, söz konusu düzenin varlığı için organize edilmiştir. Dr. John Coleman, dünya tarihinde İngiliz derin devleti tarafından en fazla kandırılmış olan halkın Amerikan halkı olduğunu belirtmektedir. Amerikan halkının şu anda yaşadığı yoğun moral çöküntüsünü buna bağlamakta ve Amerikan halkının tarihinde ilk defa çöküş sürecinde olduğunu bu kadar derinden hissettiğini belirtmektedir. Coleman’a göre bütün bunlar, İngiliz derin devletinin önemli bir kolu olan 300’ler Komitesi’nin ve onun himayesindeki Roma Kulübü’nün faaliyetleri sonucunda gerçekleştirilmiştir ki, bu tespit son derece doğrudur.42
Roma Kulübü’nün görevi, özellikle Amerika’da endüstriyelleşme karşıtı fikirler oluşturmak ve bunları yaymaktır. Fakirleşme, insanları dini inançlardan uzaklaştırma, halkı –özellikle gençleri– depresyona sürükleyerek pasif, yönlendirmeye açık, aciz topluluklar oluşturma, amaçsız kitleler yığını var etme bu grubun hedefleri arasında olmuştur. Uyuşturucu kullanımını artırma, homoseksüelliği yaygın ve kabul edilir hale getirme, şeytana tapma, büyücülük gibi sapkın inanç şekillerini yaygınlaştırma, din ile ilgili olmayan tarikatlar oluşturma diğer hedeflerdendir.
idd 113 ClubofRome RomaKlub 1973 İngiliz Menfaatlerini Şekillendiren Vakıflar
1973 yılında Roma Kulübü tarafından yayınlanan yukardaki haritada, dünyanın ekonomik/politik bölgeleri 10’a ayrılmış ve her biri “Krallık” olarak adlandırılmıştı. Bu harita, bütün dünyanın tek bir liderlik altında birleşmesini sembolize ediyordu. Dünyaya hükmeden liderlik ise İngiltere Krallığı olacaktı.
300’ler Komitesi’nce yayınlanan Time, Perspective and Morale (Zaman, Perspektif ve Moral) isimli kitapta yazar Bernard Levin, Roma Kulübü’nün şu hedeflerine yer vermiştir:
İnsanların moralini terör stratejisiyle yıkmada kullanılacak önemli bir taktik şöyle açıklanabilir: Kişinin durumunu ve beklentilerini muğlak hale getirin. Sonra şiddet içeren cezalandırmalar ve çözüm içeren vaatler ve tutarsız habercilik yöntemiyle kişinin bulunduğu durumu iyice bilinmez hale sokun. Bu noktada kişi kendisine önerilen planların ve sunulan vaatlerin kendi yararına mı yoksa zararına mı olacağı konusunda şüpheye düşecektir. Bunu başardığınızda, planları ve amaçları olan ve bunlar için risk alabilecek kişiler bile ne yapılması konusunda hissettiği içsel karmaşa nedeni ile paralize olacaktır.43
İnsanlar ciddi şekilde bu sinsi planın pençesine düşmüş durumdadır. Yoğun kafa karışıklığı içinde çoğunlukla ahlaki değerlerini, planlarını, hedeflerini, yaşama sevinçlerini kaybetmiş hale gelmişlerdir. Dolayısıyla toplum, bir nevi İngiliz derin devleti tarafından güdülen bir güruh halini almaktadır. Şu anki manzaraya bakıldığında, ABD dahil dünyanın her tarafında, bu plan büyük ölçüde hayata geçirilmiş durumdadır.

Dipnotlar:
13. John Coleman, 300’ler Komitesi, çev. Mert Akcanbaş, İstanbul: Destek Yayınları, 2014, s. 55
14. Dr. John Coleman, Diplomacy by Deception an Account of the Treasonous Conduct by the Governments of Britain and The United States, Bridger House Publishers, 1993, s. 1
15. John Coleman, 300’ler Komitesi, çev. Mert Akcanbaş, İstanbul: Destek Yayınları, 2014, s. 54
16. Dr. John Coleman, Diplomacy by Deception an Account of the Treasonous Conduct by the Governments of Britain and The United States, Bridger House Publishers, 1993, s. 233.
17. Pink Humanist, ‘The Role of Some Smart 17th-Century Gays Should Not Be Overlooked in The History of Science” – http://iheu.org/pink-humanist-role-some-smart-17th-century-gays-should-not-be-overlooked-history-science/
18. Archives of the Royal Society; Record of the Royal Society; Dictionary of National Biography; Henry Lyons, History of the Royal Society inside Matt Cook (Ed), A Gay History of Britain; and John Gribbin, The Fellowship.
19. “Leading International Researchers to Begin Fellowships in UK” The Royal Society, 26 Ekim 2010,
https://royalsociety.org/news/2010/third-round-newton-fellowships/
20. “Cecil Rhodes”, Wikipedia, https://en.wikipedia.org/ wiki/Cecil_Rhodes
21. Matthew Sweet, “Cecil Rhodes & De Beers: Genocide Diamonds”, The Espresso Stalinist, https://espressostalinist.com/genocide/cecil-rhodes-and-de-beers-genocide-diamonds/
22. Matthew Ehret, “Cecil Rhodes, the Roundtable Movement and Eugenics”, The Canadian Patriot, 11 Nisan 2015, http://canadianpatriot.org/cecil-rhodes-the-roundtable-movement-and-eugenics/
23. Matthew Ehret, a.g.m.
24. “Commitee of 300”, Wikipedia, https://en.wikipedia.org/ wiki/Committee_of_300
25. Dr. John Coleman, 300’ler Komitesi, çev. Mert Akcanbaş, İstanbul: Destek Yayınları, 2014, s. 27
26. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 70
27. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 29
28. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 45
29. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 47
30. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 49
31. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 60-61
32. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 72
33. Dr. John Coleman, Diplomacy by Deception an Account of the Treasonous Conduct by the Governments of Britain and The United States, Bridger House Publishers, 1993, s. 45.
34. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 24
35. Dr. John Coleman, 300’ler Komitesi, çev. Mert Akcanbaş, İstanbul: Destek Yayınları, 2014, s. 41
36. “Theodore Roosevelt Quotes”, Goodreads, http://www. goodreads.com/quotes/162686-behind-the-ostensible-government-sits-enthroned-an-invisible-government-owing
37. “Invisible Government”, Goodreads, http://www.goodreads.com/search?q=invisible+government&search%5Bsource%5D=goodreads&search_type=quotes&tab=quotes
38. John F. Kennedy Speeches, “The President and the Press: Address before the American Newspaper Publishers Association”, April 27, 1961, https://www.jfklibrary.org/Research/Research-Aids/JFK-Speeches/American-Newspaper-Publishers-Association_19610427.aspx
39. Dr. John Coleman, 300’ler Komitesi, çev. Mert Akcanbaş, İstanbul: Destek Yayınları, 2014, s. 44
40. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 79
41. Cliff Kincaid, “Obama’s Communist Mentor”, Accuracy in Media, 18 Şubat 2008, http://www.aim.org/aim-column/ obamas-communist-mentor/
42. Dr. John Coleman, 300’ler Komitesi, çev. Mert Akcanbaş, İstanbul: Destek Yayınları, 2014, s. 113-114
43. Dr. John Coleman, a.g.e., s. 113

Üst Aklı Tanımak

Dünyada sürüp giden ve ardı arkası gelmeyen karışıklıklar, çekişmeler, çatışmalar ve savaşlar, Peygamberimiz (sav)’in bildirdiği şekil...