26 Mart 2017 Pazar

OSMANLI’NIN YIKILIŞ NEDENLERİ / 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi

Sitenin ilk bölümlerinde, insanlık tarihinin en büyük bilim safsatası olan evrim teorisinin, İngiliz derin devleti üyeleri tarafından, ateist mason localarında şekillendirildiğini ve dünyaya servis edildiğini detaylarıyla anlatmıştık. Darwinizm’in tüm dünyada yaygınlaştırılma sebebinin de, dünya çapında dini, manevi, ailevi ve milli duygulardan insanları uzaklaştırabilmek ve böylelikle kargaşa ve çatışmalara açık toplumlar inşa edebilmek olduğunu belirtmiştik. Bu yolla İngiliz derin devleti, deccali sistemini tüm dünyada yaygınlaştırabilecek, İslam alemini parçalara bölerken Hristiyan ve Musevi toplumları da yozlaştırabilecek ve böylelikle toplumları dejenerasyona ve çatışmalara kolaylıkla sürükleyebilecekti.
İngiliz derin devleti, Darwinizm belasını Osmanlı’da yaygınlaştırabilmek için özel bir zaman seçmiştir. Bu, İmparatorluğun büyük ölçüde kan kaybettiği, gücünü, nüfuzunu ve etkisini yitirdiği 19. yüzyıl sonlarıdır. “Aydınlanma” kılıfı altında, yine Osmanlı bünyesindeki münafıklar kullanılarak bu veba Türk topraklarına girmiş ve oldukça sinsi bir şekilde yaygınlaştırılmıştır. İngiliz derin devleti denetiminde kurulan dernekler, kurumlar ve okullar hep Darwinizm telkini üzerine faaliyet göstermiş ve Hilafetin temsil edildiği bu güzide millet, bir anda “Allah yok” diyen bir akımın pençesine düşürülmüştür (Allah’ı tenzih ederiz).
Vebayı bir kere zerk ettikten sonra, gerisi İngiliz derin devleti için oldukça kolay olmuştur. Darwinizm’in bünyeye girmesi ile İslam Birliği hayali ortadan kalkmış, İslam toplumu paramparça olmuş, halk büyük ölçüde dini ve mukaddesatçı kimliğini kaybetmiş ve milli duygular yerini büyük ölçüde münafıkane eylemlere bırakmıştır. Artık bu aşamadan sonra, İngiliz derin devleti, ajanlarını ve propaganda yöntemlerini kullanarak Osmanlı toplumunu istediği şekilde yönlendirebilmiştir. Öyle ki, baskı altında tuttuğu II. Abdülhamit gibi padişahlara ve devlet adamlarına da istediğini yaptırır hale gelmiştir.
Dolayısıyla, Osmanlı’nın yıkılışının asıl sebebinin Darwinizm olduğunu söylemek oldukça doğru bir tespit olacaktır.

Osmanlı’ya Darwinizm Nasıl Yerleşti?

19. yüzyılın başından itibaren Osmanlı aydınlarında ve yönetici kadrolarında Batılılaşma kültürünün hakim olduğunu görürüz. Bu dönemde Osmanlı topraklarına, ilk olarak Batı’daki bilimsel gelişmeler ve teknolojik yenilikler taşındı. Ardından Batı’nın siyasi ve ekonomik modelleri taklit edilerek Osmanlı devlet sistemi yenilenmeye çalışıldı. Osmanlı ordusu da, silahlarından kılık kıyafetine kadar yenilenme sürecine girdi. Bu Batılılaşma rüzgarı, bazı alanlarda güzel gelişmelere vesile olsa da, Osmanlı düşünce yapısını ve sosyal düzenini de etkiledi. Birçok konuda olduğu gibi felsefe ve bilim alanında da Batı’nın “mutlak” üstünlüğü kabul edildi. Avrupa’da yaygınlaşan materyalizm, Pozitivizm, Darwinizm gibi ateist ideolojiler bazı Osmanlı aydınlarını çok büyük bir hızla etkisi altına aldı. Ateist olmayı, Darwin’in bilime aykırı iddialarına inanmayı, dünyayı materyalist bir gözle değerlendirmeyi modernliğin ve Batıcılığın bir gereği olarak kabul ettiler. Dönemin bazı siyasetçileri politikalarını, yaşam mücadelesinde ancak güçlü toplumların ayakta kalabileceğini iddia eden Sosyal Darwinizm üzerine bina ettiler. Osmanlı’nın sonunu getiren ise, Allah’ı inkar eden bu Darwinist akım oldu.
II. Abdülhamit’in Osmanlı’da Evrim Teorisini Yaygınlaştırması
idd 236 OsmanliDarwin RisaleiHamidiye 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi
Lübnanlı yazar Hüseyin El-Cisr’in Hamidiye Risalesi, dindar görünüm altında evrim teorisi propagandası yapan bir kitaptı. Evrim aldatmacası, dönemin dindar kitlelerine, söz konusu hocalar ve onların bu yayınları ile empoze ediliyordu.

















19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ernst Haeckel, Herbert Spencer, Auguste Comte gibi birçok materyalist düşünürün kitapları, bir kısım Osmanlı aydınları arasında elden ele dolaşmaya başladı. 200’den fazla materyalist ve Darwinist eser Türkçe ve Arapçaya çevrildi. II. Abdülhamit’in emriyle Lübnanlı yazar Hüseyin El-Cisr’in Hamidiye Risalesi İstanbul’da 20 bin adet basıldı ve dağıtıldı. El-Cisr, risalesinde, “mutasyonların evrimleştirici gücü olduğunu ve yeterli sayıda ara formun bulunduğunu” iddia ediyordu. El-Cisr’e göre, güya Darwin’in teorisi İslam dini ile çelişmemekteydi.
Oysa mutasyonlar, %99 oranında zararlı, %1 oranında ise etkisiz kalan bozulma ve yıkılmalardır. Bilim insanlarının yeni keşifleri, “etkisiz” kabul edilen %1’lik mutasyonların da zaman içinde mutlaka zararlı etki gösterdiklerini ortaya koymuş ve bunlara sessiz mutasyon adını vermişlerdir. Dolayısıyla bugün bilimin gösterdiği gerçek, mutasyonların %100 oranında zararlı olduğudur. “Yeterli sayıda ara form” iddiası ise, evrim adına ortaya atılmış en büyük safsatalardan biridir. Zira yapılan çalışmalarda 700 milyondan fazla fosil çıkarılmış ve bunların bir tanesinin bile ara form olmadığı tespit edilmiştir. Şu ana kadar canlıların birbirlerinden evrimleştiğini gösteren TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL bulunamamıştır; bulunması da imkansızdır. Bulunan yüz milyonlarca fosilin tümü, hiçbir değişim geçirmemiş, tam ve mükemmel canlılara aittir. Nitekim Darwin bile, ara fosil bulunamaması durumunda teorisinin tümüyle çökmüş olacağını kitabında açıkça belirtmiştir:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz… Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu, benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.89
El-Cisr, bütün bu safsataları savunurken aynı zamanda, “Allah yok” diyen bir teorinin Kuran ile çelişmediğini iddia edecek kadar da ileri gitmiştir. Dönemin dindar kitlelerine, söz konusu yazar ve hocalar yoluyla bu büyük aldatmaca işte bu yöntemlerle empoze edilmiştir. Öyle ki, el-Cisr’in bu risalesi Türkçe’ye, Urduca’ya ve diğer pek çok dile çevrilmiştir; Suriye ve Türkiye’de pek çok alim, özellikle de El-Ezher’deki alimler tarafından kabul görmüştür.
Osmanlı subay ve yöneticilerinin yetiştiği Tıbbiye, Mülkiye, Hukuk Fakültesi, Harbiye gibi okullarda, materyalist kitaplar okutulmaya başlanmıştır. 1847’de Tıbbiyeyi ziyaret eden Mc Farleyn anılarında şöyle yazmaktadır:
(Okulun kütüphanesi için) çoktan beri bu kadar materyalist kitabı bir arada toplayan bir koleksiyon görmemiştim… Kanepenin üzerinde bir kitap vardı. Bu Holbah’ın ateizmi anlattığı Doğa’nın Sistemi kitabının son baskısıydı. Kitabın üzerindeki notlardan çok sıklıkla okunduğunu anladım. Tanrı’nın varlığına inanmanın saçmalığını ve ruhun ölmezliği inancının imkansızlığını matematikle gösteren bölümler en çok okunan yerlerdi.90 (Yüce Allah’ı tenzih ederiz)
Görülebildiği gibi Tıbbiye’de, oldukça kısa bir zaman içinde, öğrencileri ateizme sürükleyen Darwinist inançlar ciddi şekilde yaygınlaştırılmıştı.
İstanbul Üniversitesi’nin başlangıcı olarak kabul edilen Darülfünun’un rektörü Hoca Tahsin Efendi de ilk Darwinistlerdendi. Sadrazam Reşit Paşa tarafından Avrupa’da eğitime gönderilmiş ve aldığı eğitim sonrasında materyalist olmuştu. Tarih-i Tekvin (Yaratılış Tarihi) makalesinde: “Bütün kainat ve varlığa hükmeden tekamül (evrim) kanunu gereğince kainatın gelecekte erişmiş olacağı değişim merhalelerinden” bahsediyordu.91
idd 238 OsmanliDarwin HocaTahsin TarihiTekvin 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi
İstanbul Üniversitesi’nin başlangıcı olarak kabul edilen Darülfünun’un rektörü Hoca Tahsin Efendi de ilk Darwinistlerdendi. Kitabı, Darwinist propaganda örneklerinden biridir.
Darülfünun’da kaynak eser olarak bir başka evrimci Ahmet Mithat Efendi’nin makale ve kitapları da okutulmaktaydı. Ahmet Mithat Efendi yazılarında, “insan, bir nevi hayvan olduğu için, vahşilik doğasının gereğidir” diyor ve sosyal Darwinizm’in şiddet unsurunu şu şekilde savunuyordu:
İntikam bir nevi hakkaniyet ve adalet-i vahşiyanedir. Lezzet almak için fenalık edildiği pek nadir olup bunların kaynağı genellikle hırs, şan ve menfaattir. Bu halde, doğamızın özünde olan kötü davranışların bize zarar vereceğini nereden çıkarırız? Deve dikeni yırtıcı ise, yaratılışı böyle olduğu içindir.92
II. Abdülhamit dönemi Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Münif Paşa’nın kurduğu, Cemiyeti Tedrisiye-i İslamiye grubunun amacı da “bilim dergileriyle materyalizmi ve evrimi anlatmaktı”. İlk bilim dergileri olan Mecmua-yı Fünun evrim yazılarından oluşmuştu.
Bu Darwinist ve materyalist eğitim çok hızlı sonuç vermiş ve Osmanlı aydınları, materyalizm ve pozitivizmin merkezi olan Edebiyatı Cedide yani Yeni Edebiyat akımı ve bu akımın yayın organı, Servet-i Fünun Dergisi etrafında toplanmaya başlamışlardı. Hareketin önde gelen şair ve yazarlarından, Abdülhak Hamit ve Recaizade Mahmut Ekrem, Türk İslam toplumunun manevi duygularını zedeleyecek şu sapkın fikirlerle ortaya çıkıyorlardı:
İslam medeniyeti devrini tamamlamıştır.Batıda düşüncesiyle, sosyolojisiyle ve tekniği ile yeni bir medeniyet çıkmıştır.
Bu medeniyet, Osmanlı Devleti’ni er ya da geç yıkacaktır.
II. Abdülhamit döneminde yayınlanan Sabah Gazetesi’nin başyazarı Şemsettin Sami ve İkdam Gazetesi’nin başyazarı Ahmet Cevdet de evrimcidirler. Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nin başyazarı Ahmet Mithat Efendi ile birlikte dönemin üç büyük gazetesi de evrimcilerin kontrolündedir. Dönemin bir başka önemli gazetesi olan Ceride-i Havadis’in baş yazarı da Beşir Fuad’dır ve ismi zikredilen diğer yazarlar, Türk ateizminin Osmanlı’da ilk yaygınlaştıran kişiler olarak kabul edilmektedir. Abdülhamit döneminde Servet-i Fünun ile birlikte İçtihad, Piyano Mecmuası, Envar-ı Zeka, Yirminci Asırda Zeka Mecmuası, Güneş, Hevran, Mecmua-ı Ulüm, Saadet, Afak ve Felsefe Mecmuası isimli dergiler de evrim safsatasının Osmanlı içinde yayılmasına neden olmuş ve bu korkunç aldatmaca nedeniyle Osmanlı toplumu kısa sürede yozlaşma ve çöküşe doğru sürüklenmiştir.
idd 240 OsmanliDarwin ServetiFununDergisi 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi
Materyalist ve Darwinist felsefe yazılarıyla tanınan Servet-i Fünun Dergisi, Abdülhamit dönemindeki Darwinist yayınlardan biridir. (1892)
II. Abdülhamit döneminin eğitim sistemi, evrim safsatasını yaygınlaştıran birçok materyalist yetiştirmiştir. Bunlardan bazı isimlere ve onların İslam’a aykırı görüşlerine örnek vermek gerekirse:
Ahmet MİTHAT EFENDİ: Evrim teorisinin Osmanlı’daki ilk savunucularındandır. Sarayın yarı resmi yayın organı Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’ni çıkarmaya başlamıştır.
Ahmet RIZA: Pozitivizmin dünya vatandaşlığı görüşünü kabul etmiştir. İngiliz dostu olduğu ve İngiliz gibi giyindiği için İngiliz Ahmet Rıza olarak tanınmıştır.
Salih ZEKİ: Ders verdiği Robert Kolej, Darüşşafaka, Mülkiye ve Darülfünun’da Auguste Comte’un materyalist fikirlerini anlatmıştır.
Rıza TEVFİK: Herbert Spencer’ı ve Darwin’i üstat olarak benimsemiştir. Çok sayıda dergide Darwinizm’i anlatan yazıları yayınlanmıştır.
Hüseyin Cahit YALÇIN: Mülkiye’de okurken materyalist olmuştur. Evrim teorisini maddeciliğin gereği olarak görmüş ve Yaratılışı reddetmiştir.
Ahmet ŞUAYB: Hukuk Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmıştır. Comte’un fikirlerini savunmuştur.
Abdullah CEVDET: Tıbbiye’de evrimci düşüncelerle tanışan Abdullah Cevdet, neredeyse 28 yıl boyunca aralıksız çıkardığı İçtihad adlı dergide, ayrıca yaptığı çeviriler ve yazdığı kitaplarda maddeci, evrimci ve ateist görüşlerini dile getirmiş ve bu yıkıcı görüşleri Osmanlı toplumunu oldukça olumsuz etkilemiştir.
Ziya GÖKALP: Abdullah Cevdet’in talebesidir. Materyalist bakış açısını Türk toplumu içinde yayarak toplumun büyük kesiminde manevi çöküşe neden olmuştur.
idd 242 OsmanliDarwin IctihatMecmuasi 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi
İstanbul ve Kahire’de yayınlanan evrimci felsefe dergisi İçtihad Mecmuası, Abdülhamit döneminin bir başka Darwinist yayınıdır. (1904)
İslam’ı materyalizmle açıklamayı amaçlayan, Peygamberimiz (sav) ve İslamiyet hakkında saygıya uygun olmayan ifadeler içeren Hollandalı tarihçi Reinhart Dozy’nin Tarih-i İslamiyet adlı kitabı, Türkçeleştirilerek Osmanlı’ya girmiş ve İmparatorluğun çöküşünü hızlandırmıştır. Tercüme eden: Abdullah Cevdet, 1908, II. Abdülhamit dönemi
Süleyman Hüsnü PAŞA: Harbiye komutanı iken Sultan Abdülaziz’i deviren cuntanın içinde yer almıştır.
Süleyman Paşazade SAMİ: Darbeci Süleyman Hüsnü Paşa’nın oğludur. Maarif Nazırlığı ve Darülfünun Rektörlüğü yapmıştır. Dönemin ilkokul yönetmeliklerini hazırladığı gibi, İlm-i Terbiye-i Etfal adı altında çocuk eğitimine yönelik çalışmalar da yapmıştır.
Beşir FUAD: Materyalist görüşe sahiptir. Abdullah Cevdet, Baha Tevfik, Ahmet Nebil ve Celal Nuri’yi materyalist yapan öğretmendir. Jön Türk hareketinin temel ideolojilerinden olan Sosyal Darwinizm’i Osmanlı ile tanıştıran kişidir.
Baha TEVFİK: Abdülhamit döneminde Mülkiye’de evrimci olmuştur. Katıksız Avrupalılaşmayı savunmuştur. Felsefe Mecmuası’nda çıkan bir yazısında, felsefeci adını almaya hak kazanan bir kişinin “fenci”, “ilimci” ve mutlaka “maddeci” olması gerektiğini belirtmiştir. Onun anlayışına göre metafizik “boş ve olumsuz” görülmekte, bilim ile metafizik karşı karşıya getirilmektedir. Baha Tevfik, yayınladığı Hassasiyet Bahsi ve Yeni Ahlak adlı kitapta dinsel ahlaka tümüyle karşı çıkmıştır. İnsanlığın geleceği için kendince çözüm olarak sunduğu iki ideoloji ise komünizm ve anarşizmdir. Geleceğin bilimsel bir anarşizm ile canlanabileceği yanılgısını savunmuştur.
Hüseyin HİLMİ: Komünist bakış açısını Baha Tevfik’ten öğrendiği söylenmektedir. 1910 yılında yayınladığı İştirak adlı dergide Marksizm ile ilgili birtakım yazılar yayınlanmıştır.
Subhi EDHEM: Servet-i Fünun Dergisi yazarı ve doğal tarih hocasıdır. Hocalık yaptığı derslerde Lamarkizm ve Darwinizm anlatmıştır.
Ethem NEJAT: Baha Tevfik’le birlikte evrimci olmuşlardır. Abdullah Cevdet’in İçtihad Dergisi’nin yazarlarındandır. Türkiye Komünist Partisi’nin Kurucu Genel Sekreteri olmuştur.
Memduh SÜLEYMAN: Eduard Hartmann’ın Darwinizm kitabını tercüme etmiştir. Baha Tevfik ile birlikte Nietzsche’nin Hayatı ve Felsefesi kitabını yazmıştır. Osmanlı Sosyalist Fırkası ideologlarındandır.
Celal Nuri İLERİ: Maddenin ezeli ve ebedi olduğunu kabul etmiştir. Bossuet’nin, Tarih-i Kâinat Üzerine adlı kitabının etkisiyle evrimci olmuştur. Celal Nuri, 1915’te İstanbul’da yayınlanan Tarih-i İstikbal adlı kitabında, İslam’da birtakım reformlara gidilmesi gerektiğini, bu reformları sağlayacak düşünce dizgesinin de maddecilik ve evrim olduğunu yazmıştır. Celal Nuri’ye göre madde, her an her yerde olan ve bozulması olanaksız bir şeydir. Kuvvet de maddenin ayrılmaz parçasıdır; bu ikisi birbirine bağlıdır ve birbirinden ayrı düşünülemez. Celal Nuri, kendince İslam ile evrim fikrini birleştirmeye çalışmış ama daha anlatımlarının başında Allah inancını reddederek aslında bir evrimci olarak nasıl bir ideolojiyi Osmanlı içinde yaymaya çalıştığını açıkça göstermiştir.

Osmanlı Arap Dünyasında Evrim Teorisi

II. Abdülhamit’in tahta çıktığı 1876 yılına kadar, Darwin ve evrim teorisi ile ilgili Arap dünyasında hiçbir makale ya da kitap yazılmamıştır. Evrim ile ilgili ilk kitabın basım tarihi 1882’dir. İngiliz derin devleti, 1881’de Mısır’ı işgal edince, El-Ezher Üniversitesi’ni Müslüman evrimcilerin merkezi haline getirmiştir.
Arap dünyasında o dönem NAHDA Hareketi olarak gelişen sözde aydınlanma hareketi de, evrimci dünya görüşündedir. İngiliz etkisindeki Mısır’da başlayan NAHDA hareketinin kurucusu Rifa’a al-Tahtawi evrimcidir. NAHDA, Arap milliyetçiliğini körükleyen Darwinist bir harekettir. Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh da bu akımın önde gelenlerindendir. NAHDA akımının takipçilerinin çoğu, aynı zamanda masondur. Muhammed Abduh, Cemaleddin Afgani ve Rifa’a al-Tahtawi masondur.
Evrimci Hristiyan Araplar, Sosyal Darwinizm’i yaygınlaştırmışlardır. Bu sayede ırkçı bir Arap milliyetçiliği, Araplar arasında kısa sürede kabul görmüştür. Benzer şekilde Jön Türkler de sosyal Darwinist olup ırkçı bir Türk milliyetçiliği kabul etmişlerdir. Bu iki propaganda, binlerce yıldır bir arada olan Müslümanların arasına fitne sokmuş, bunun ardından iç isyanlar birbirini kovalamıştır. 20 yıl gibi kısa bir sürede İmparatorluk parçalanmıştır. Tüm bu sosyal Darwinist eğitim ve propaganda, II. Abdülhamit döneminde gerçekleşmiştir. Nitekim Osmanlı’nın fiili anlamda çöküşü de bu dönemde başlamıştır.
idd 244 NAHDA MuhamedAbduh RifaaAlTahtaw 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi
1. Yine NAHDA hareketinden Muhammed Abduh da evrimcidir.2. Mısır’da başlayan NAHDA hareketinin öncüsü Rifa’a al-Tahtawi evrimcidir.

Darwinizm’in kalesi: El-Ezher Üniversitesi

Mısır’da bulunan El-Ezher, dünya çapında pek çok tanınmış isim yetiştiren, İngiliz derin devletinin güdümündeki bir üniversitedir. Mezun ettiği söz konusu “tanınmış kişiler”, genellikle İngiliz derin devletinin, dünyanın çeşitli yerlerindeki misyonlarını yerine getirmekle görevlendirilmişlerdir.
Müslüman Arap dünyasına evrim teorisinin kapsamlı olarak girişi, El-Ezher Üniversitesi üzerinden olmuştur. Darwinist Lord Cromer ilk olarak el-Ezher Üniversitesi’nde yenilik yapmış ve evrimci Muhammed Abduh’u Mısır Baş Müftüsü olarak atamıştır. El-Ezher mezunu olan Abduh, ilk Müslüman evrimcilerdendir ve sözde İslam modernizminin kurucusudur. Muhammed Abduh, Cemalettin Afgani ile birlikte Doğu’nun Yıldızı locasında mason olmuşlardır.
İngilizler tarafından 1921 yılında Kudüs baş müftüsü olarak atanan Muhammed Emin el-Hüseyin de El-Ezher mezunudur ve Muhammed Abduh’un takipçisidir. El-Hüseyin, Filistin bağımsızlık hareketinin kurucusudur. İngiliz derin devleti Filistin’de, bir yandan Musevi ordusunu kurup yetiştirirken, bir yandan da Filistin milliyetçiliğini desteklemiştir. Filistin gerilla hareketlerinin öncüsü kabul edilen İzzettin el Kasım da Abduh’un takipçisi ve El-Ezher mezunudur. Mısır’ın İngiltere tarafından işgal edilmesini sağlayan ayaklanmanın başı Ahmet Urabi de El-Ezher mezunudur. Müslüman Kardeşler’in (İhvan-ı Müslimin) kurucusu Hasan el-Benna, Hamas’ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin, Hizbut Tahrir’in kurucusu Takiyuddin el-Nabhani hep El-Ezher mezunudur. Dahası, 1993 Dünya Ticaret Merkezi bombalamalarından sorumlu olan ve ABD’de hapiste bulunan Ömer Abdurrahman da El-Ezher mezunudur. Adı geçen bu kişilerin büyük bir kısmı aynı zamanda evrimcidir.
idd 246 ElEzher Universitesi 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi
Arap dünyasında Darwinizm’in kalesi olan El Ezher Üniversitesi. 972’de cami olarak ibadete açılan bina, 989 yılında okul statüsü kazandı.
idd 247 ElEzher Universitesi 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi
Tüm bu evrimci kadroyu yetiştiren isim 1876-1907 yılları arasında, Mısır’ı İngilizler adına yöneten Evelyn Baring ya da asıl adıyla Lord Cromer’dır. Cromer, koyu bir evrimcidir ve aynı zamanda ırkçıdır; Batı ırkının üstünlüğüne inanmıştır. Cromer, İslam dünyasının ve Mısır toplumunun aşağı ırk olduğunu ve bu toplumların hiçbir şekilde kendi kendilerini yönetemeyeceklerini iddia etmiştir. (Türk-İslam toplumlarını tenzih ederiz) Bu yanlış inanç gereğince bu ırkların, sürekli olarak sözde “daha üstün” olan ırkların himayesinde olması gerektiğini düşünmüştür. Cromer, Anglosakson ırkının üstün olduğuna ve bu ırkın tüm dünyayı bir ebeveyn gibi yönetmesi gerektiğine inanmıştır. Doğu halklarının Batı tarafından disipline edilmesi gerektiğini iddia eden Cromer, Muhammed Abduh’u Mısır baş müftüsü olarak atamasının sebebini şöyle anlatmıştır:
Avrupalıların doğal müttefiki olan Mısırlı vatanseverler –eğer kendi iyiliklerini düşünüyorlarsa–, tam anlamıyla özerk bir Mısır yaratma planlarını adım adım gerçekleştirme ümitlerinin, en iyi ihtimalle Muhammed Abduh destekçilerinin yükselmesinden geçtiğini göreceklerdir.93
Bugün, İslam için olduğunu iddia ederek kan döken radikal örgütlerin tamamı bu ekolün öğrencisidir. İngiliz derin devleti, gerçekte İslam ile ilgisi olmayan, hatta evrimci ve dolayısıyla ırkçı inançları nedeniyle İslam inancına tamamen aykırı olan bu kişileri “radikalizmin baş oyuncuları” olarak sunmakta ve aslında kendi kurguladığı oyunu bu aktörler aracılığı ile oynamaktadır. İngiliz derin devletinin eğitimiyle yetişmiş bu Darwinist ajanlar, derin devletin talebi doğrultusunda, ülkelerde terör estirmek ve istikrarsızlık ortamını güçlendirmek adına görevlidirler.

Osmanlı Döneminde Hindistan ve Pakistan Üzerinde Evrim Etkisi

Hint Müslümanlarından Seyyid Ahmed Han, evrim teorisinin, Hindistan ve Pakistan Müslümanları arasında kabul görmesini sağlayan kişidir. Muhammed Abduh’dan etkilenen Seyyid Ahmet Han İngiliz taraftarıdır. İngiliz Krallığı tarafından şövalye yapılmış ve kendisine SÖR unvanı verilmiştir. Seyyid Han, bir konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştır:
Bizler İngiliz Hükümeti’ne bağlı ve adanmışızdır. İslam Halifesi’ne bağlı değiliz. Uzaktaki bir Halife’ye bağlı olmaktansa kendi ülkemizdeki İngiliz yöneticilere bağlı oluruz.94
Pakistan’ın kurucularından olan Allame Muhammed İkbal ve Muhammed Ali Cinnah da Ahmet Han’ın takipçilerindendir. Seyyid Ahmet Han’ın kurduğu Aligarh Üniversitesi, Darwinizm’in merkezi olmuştur. Birçok Hindu ve Pakistanlı siyaset adamı bu okuldan mezundur. O dönemde söz konusu üniversite çok sayıda evrimci yetiştirilmiştir. Darwinizm’in bu kadar kapsamlı şekilde yaygınlaşması, Hindistan ve Pakistan’ın Osmanlı Halifeliği’nden ayrılışının altyapısını oluşturan en büyük unsurlardan biri olmuştur. Bir kısım özenti kişileri İngiliz derin devletine yaklaştırmış ve bu sayede Hindistan ve Pakistan’da Osmanlı aleyhine bir cephe oluşmuştur.

Osmanlı’yı Bitiren Bela: Darwinizm

idd 248 SeyyidAhmedHan 2. Darwinizm’in Osmanlı’ya Girişi ve Milli ve Manevi Değerlerin Yitirilmesi
Seyyid Ahmed Han
Tarihçi Süleyman Kocabaş, İngiliz derin devletinin hakimiyet yöntemini şu şekilde özetlemiştir:
İngiltere’nin, 18. yüzyıldan beri, sömürgecilik için uyguladığı politikanın esasları… ahlâkı bozma, jurnalcilik, entrika ve yerli halkın bölünerek birbirine düşman gruplara ayrılmasıydı.95
İngiliz derin devleti bu hedefine, öncelikle İmparatorluk içinde ahlaki çöküntüye altyapı hazırlayarak ulaşmıştır. Bunun için de en öncelikli yöntem, Osmanlı’nın önemli merkezlerinde, basınında, okullarında ve üniversitelerinde Darwinizm’i yaygınlaştırmak olmuştur. Hatırlanacağı gibi İngiliz derin devletinin, evrim gibi bir safsatayı ilk olarak ortaya atma ve yaygınlaştırma amacı da bu olmuştur. Ahlaki tüm değerlerini kaybetmiş olan ve birbirine nefret besleyen topluluklar, kısa zaman içinde o ülkenin sonunu mutlaka getirecektir. İngiliz derin devleti her zaman altyapıyı oluşturan taraftır; gerisi zaten planlandığı gibi gitmektedir.
Osmanlı söz konusu olduğunda da her şey İngiliz derin devletinin planları doğrultusunda ilerlemiştir. Osmanlı Devleti içinde görevlendirilmiş birkaç evrimci aydın başı çekmiş, bu kişiler, “aydınlanma” ve “bilimsellik” kisvesi altında, devletin en önemli insanları gibi sunulmuşlardır. Ardından İngiliz derin devleti tarafından yönetilen Darwinist diktatörlük, evrim safsatasını Osmanlı içinde koruma altına almıştır. Evrimi reddedenlere adeta yaşam hakkı tanınmamıştır. Bu kişilere, işyerlerinde ve üniversitelerde bulunma imkanı dahi verilmemiştir. İngiliz derin devleti, Darwinizm’in kısa süre içinde yayılacağını ve bunun beraberinde müthiş bir ahlaki çöküntünün geleceğini çoktan hesap etmiştir. Buna uygun şekilde Osmanlı coğrafyasında kısa sürede çatışma ve ayaklanmalar başlamış ve İmparatorluk, kısa süre içinde dağılıp yok olmuştur.
Her şeyden önce şunu bilmek gerekir; Allah, “Allah yok” diyen bir devleti asla ayakta tutmaz ve asla ona yol vermez. Osmanlı’nın asıl dağılma sebebi, derin güçlerin planlarından öte, Osmanlı’da “Allah yok” diyen bu ürkütücü inkar sisteminin yaygınlaştırılması ve –Haşa– Allah’a meydan okunmasıdır. (Yüce Allah’ı tenzih ederiz). Sadece Osmanlı değil, evrimi yaygınlaştırarak kendilerini “aydın ve modern” gören ve Allah’ı inkarı, kendilerince bir üstünlük olarak algılayan hiçbir sistem ve devlet ayakta kalamaz. Allah’ın bazı ülkelere değişme ve düzelme için süre vermiş olması kimseyi yanıltmamalıdır.
Allah’ın izniyle, Hz. Mehdi (as)’ın zuhuruyla birlikte insanlar ve devlet sistemleri, içine düştükleri derin hatanın büyüklüğünü görecek ve Darwinizm belasını terk edeceklerdir. Aklı selim her kişi, Osmanlı’nın yıkımını Allah’tan gelen büyük bir ders olarak görmeli ve Darwinizm belasına karşı fikri ve ilmi olarak mücadele etmelidir.
Yüce Rabbimiz, yıkıma uğrayan her ülke halkının, doğruyu bildikleri halde vicdanlarına zulmetmeleri sonucunda bu son ile karşılaştıklarını ayetlerinde şöyle bildirir:
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: “Nefislerimize karşı şehadet ederiz” derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler. Bu, halkı habersizken, Rabbinin ülkeleri zulüm ve helak edici olmadığındandır. (Enam Suresi, 130-131)
Dipnotlar:
89. Charles Darwin, The Origin of Species, New York: D. Appleton and Company, 1859, s. 172.
90. Ekmeleddin İhsanoğlu, Modern Islam and Science Konferansı – John Hedley Brooke and Ronald L. Numbers (ed), Science and Religion Around the World, New York: Oxford University Press, 2011, s. 162
91. ‘Hoca Tahsin’, Ülkücü Dünya, 03.07.2012, http://www. ulkucudunya.com/index.php?page=haber-detay&kod=5827
92. Ahmet Mithat, “İnsan-Dünyada İnsanın Zuhuru”, Dağarcık, Sayı 4, Hicri 1288, s. 109-116
93. Abdullah Al Andalusi, ‘Lord Cromer on the British Colonial Project for Egypt,’ 23.12.2013, https://abdullahalandalusi.com/2013/12/23/a-brief-word-by-lord-cromer-on-the-british-colonial-project-for-egypt/
94. Kenan Alpay, “Hindistan ve Pakistan’da Modernizm ve İslam”, http://www.islamdusuncesi.net/hindistan-ve-pakistanda-modernizm-ve-islam-308h.htm
95. Süleyman Kocabaş, Osmanlı İsyanlarında Yabancı Parmağı “Bir İmparatorluk Nasıl Parçalandı?”, I. Baskı, İstanbul: Vatan Yayınları, Ekim 1992, s. 94

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Üst Aklı Tanımak

Dünyada sürüp giden ve ardı arkası gelmeyen karışıklıklar, çekişmeler, çatışmalar ve savaşlar, Peygamberimiz (sav)’in bildirdiği şekil...